MAKALELER
YAZARLARIMIZDAN
-
Bugünün Aydınlarına Kur’an’dan Bir Çağrı
- 1 gün önce
- Sadık Yetim , merder , mersavi
Bugünün Aydınlarına Kur’an’dan Bir Çağrı: Hakikati Gizleme, Sorumluluğunu Bil.
Bilgi, insanlık tarihinde daima güçle birlikte anılmıştır. Ancak bilgi sadece bir iktidar aracı değil, aynı zamanda etik bir sorumluluktur. Sokrates’in meşhur “Bildiğim bir şey varsa, o da hiçbir şey bilmediğimdir” sözüyle başlayan felsefi sorgulama, bilgiyi tevazu ve sorumlulukla birleştirme çabasının erken örneklerindendir. Kur’an’ın da özellikle Yahudi ve Hristiyan bilginlerine yönelik uyarıları, bu sorumluluğun dini değil evrensel bir zeminde ele alındığını gösterir.
Tarihte Arabistan’da en bilgili topluluklardan biri olan Yahudi âlimleri, kendi kutsal metinlerinden tanıdıkları Hz. Muhammed’in Risalet’ini halktan gizlemişlerdi. Bu tutum, Kur’an’da “hakikati bile bile gizlemek” suçu olarak tanımlanır:
“Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu (Peygamber’i), kendi çocuklarını tanıdıkları gibi tanırlar. Onlardan bir grup, bile bile gerçeği gizler.” (Bakara, 146)
Bu ayet, hakikati saklamanın bir inanç zafiyetinden çok, ahlaki bir sorumluluk ihlali olduğunu gösterir. Bu çerçevede hakikat, sadece bir bilgi nesnesi değil, aynı zamanda kamusal bir emanettir.
Modern felsefede Habermas’ın “kamusal akıl yürütme” ilkesiyle, Rawls’un “açık toplum” idealinde vurguladığı gibi, bilgiye sahip olan bireyin bu bilgiyi ortak akıl için paylaşması gerekir. Kur’an’ın şu uyarısı, bu etik yükümlülüğün kadim bir formülasyonudur:
“Allah, kendilerine kitap verilenlerden, ‘Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, gizlemeyeceksiniz’ diye söz almıştı. Fakat onlar bu sözlerini arkalarına attılar ve az bir bedele sattılar.” (Ali İmran, 187)
Günümüzde bilgiye erişim, tarih boyunca hiç olmadığı kadar kolay. Bu durum, yalnızca bilgilenme değil, aynı zamanda hakikati yayma görevini de genişletiyor. Aydın, filozof ya da akademisyen sıfatını taşıyan herkes, bilgiyi yalnızca üretmekle değil, onu insanlığın yararı için seferber etmekle de yükümlüdür. Michel Foucault’nun “bilgi-iktidar ilişkisi” tezi de bunu teyit eder: Bilgi, iktidarla buluştuğunda yönlendirme gücüne sahip olur. Bu nedenle bilginin ahlaki bir çerçeve içinde taşınması zorunludur.
Kur’an, bu sorumluluğu taşımayanları yalnızca eleştirmez, aynı zamanda bu tavrın toplumsal çöküşe yol açabileceğine işaret eder. Hakikatin gizlendiği her toplum, zamanla çürüme, yozlaşma ve adaletsizlikle karşı karşıya kalır.
Peki ne yapılmalı? Kur’an’ın çağrısı açıktır: Hakikate ulaşan herkes, onu paylaşmalı, halkın istifadesine sunmalıdır. Bu yalnızca bir inananın değil; düşünen, bilen ve sorgulayan herkesin ortak görevidir. Söz konusu çağrı yalnızca dini bir yükümlülük değil; insan olmanın, düşünen varlık olmanın kaçınılmaz gereğidir.
Sonuç olarak, Kur’an’ın “hakikati gizlemeyin” çağrısı hem metafizik hem de etik boyutlarıyla evrensel bir sorumluluğa dönüşür. Heidegger’in “hakikat”i “örtülü olanın açığa çıkışı” şeklinde tanımlamasıyla birleştiğinde, bu çağrının derinliği daha da belirginleşir: Hakikat açığa çıkmayı ister; onu gizlemekse insanın hem kendine hem topluma karşı işlediği bir haksızlıktır.
Bugünün aydınları, yalnızca bilgiye sahip olmakla değil, bu bilgiyi adalet, hakikat ve vicdan zemininde kullanmakla yükümlüdür. Bu sorumluluğun farkında olanlar çoğaldıkça, yalnızca İslam dünyası değil, bütün insanlık daha bilinçli bir geleceğe yaklaşabilir. 14.04.2025
Dr. Sadık YETİM
MER_DER Başkanı -
AZGIN İSRAİLİN SONU YAKINDIR
- 2 hafta önce
- hüseyin kaya
AZGIN İSRAİLİN SONU YAKINDIR
Kur’an, bize tarihte yaşamış olan ve azgınlığını her türlü canlıya zarar vererek deşifre eden kavimlerin sonunun Allah tarafından kimsenin tahayyül bile demeyeceği şekilde verildiğinden bahseder. Kur’an’ın birçok yerinde ibret alınması için azgınların sonunun nasıl bittiği hakkında örnekler verilir.
Musa (AS), Lut (AS), Nuh (AS) ve daha birçok peygamberin gönderildiği azmış kavilerin sonunun nasıl bittiği hususu Zariyat suresinde 38-46. Ayetlerde çok açık bir şekilde birer cümle ile anlatılır. Bu açıklamaya göre;
Musa (AS)’mın gönderildiği Firavun ve kavmi için, “Sonunda -(davranışlarıyla) kendini rezil etmiş olarak- onu ve askerlerini yakalayıp denize attık. Zâriyât (40)”;
Âd kavmi için, “Âd kavminde de (ibretler var). Onlara silip süpüren rüzgârı göndermiştik. Zâriyât 41; Üzerinden geçtiği hiçbir şeyi bırakmıyor, kül edip savuruyordu. Zâriyât : 42”
Semûd kaymi için, “Semûd’da da (ibretler var). Onlara, "Bir süreye kadar faydalanın bakalım!" denmişti. Zâriyât : 43 Rablerinin buyruğuna uymayı kendilerine yediremediler. Bu yüzden, bakıp dururlarken onları yıldırım yakalayıverdi! Zâriyât : 44 Yerlerinden bile kalkamadılar ve kimseden yardım da alamadılar. Zâriyât : 45”
Nuh kavmi için, “Bunlardan önce yaşayan Nûh’un kavminde de (ibretler var). Çünkü onlar yoldan çıkmış bir topluluk idi. Zâriyât : 46” der
Nuh (AS)’ın gönderildiği kavminin de sonunun nasıl olduğunu hepimiz biliyoruz.
Allah tüm bunları kısaca bu surede özetledikten sonra bizim için bir uyarıcı olarak gönderdiği peygamberine inanmamız ve doğru yoldan ayrılmamamız üzere bizim için yarattıklarından, dünyayı bizim için nasıl yaşanabilir güzellikle süslediğinden bahseder ve inceden inceye bizi düşünmeye teşvik eder.
Allah haksızlığa sapanları Zâriyât 59’da şöyle uyarır: “Şu iyi bilinmeli ki haksızlığa sapanlar için geçmişteki benzerlerinin payı gibi bir ceza payı var! Şimdi onu benden acele istemesinler! Zâriyât : 59”
Bu ayetleri okuduktan sonra çağımızın sapkınlarının, azgınlarının kimler olduğunu düşünmeden edemedim. Sabır ve metanetle azgın bir terörist olan İsrail’in sonunun nasıl olacağını doğrusu merak ediyorum. 14 Mayıs 1948 yılından bu yana, önceleri küçük tecavüzlerle toprak alan İsrail, özellikle 1990’lı yıllardan sonra insanlara aleni bir şekilde zulmetmeye başladı. Bu zulümler dayanılabilecek ölçüdeydi. 7 Ekim 2023 tarihinde artık bıçağın kemiğe dayandığı son anda Hamas kapsamlı bir saldırı başlatınca gözü dönmüş terörist İsrail ve sapkın yönetimi başındaki asrın canavarı Netenyahu insanlığın her türlü kutsalını çiğneyerek ölüm kusmaya başladı. Öylesine ölüm kustu ki, hastaneler, okullar ve her türlü insani yardım kuruluşu merkezleri bombardımana tutuldu. Bugün gelinen noktada 51 binden fazla masum insan ölmüş ve 100 binlerce insan da yaralanmıştır. Yıkılan binalar, tahrip edilen insani alt yapılar ve yaşam alanları da cabası. Katile, katil yardım eder düsturuyla katil İsrail’e yine bir başka katil olan ABD yardıma koştu. Bugün ölen 51 binden fazla insanın kanında bu iki katil ülkenin eli vardır. Dolayısıyla bu iki ülkenin çöküşü ve dağılışı çok yakın olsa gerektir.
Bu nedenle ben diyorum ki, bu iki ülkenin sonu yakındır. Allah’ın zaman kavramı nasıldır bilmiyorum ama benim anladığım kadarı ile bunların sonu 10 seneyi bulmaz gelir ve inşallah ben de sonlarını görürüm. Bu sonu, Müslümanlar olarak bizler getirtecek değiliz. Bizim gibi korkak Müslümanlardan hayır çıkmaz bunu biliyorum. Ama Allah’ın azgınlara neler yaptığını yukarıdaki ayetlerden okuduktan sonra içim rahatladı ve derin bir nefes aldım. Amerika’da bir şehri küçük bir ateş kıvılcımı ile yerle bir eden Allah, ABD ve İsrail’in tamamını da yerle yeksan etmeye kadirdir. O’nun her şeye gücü yeter. Amerika bu yangından ders çıkartmamış olabilir. Zaten tarihten ders alsalardı dünyada bu olaylar yaşanmazdı.
Ne yazık ki bu azgınlarla birlikte bizim de azaba uğrama riskimiz vardır. Bizler bu azgınlara karşı yeterli tepkiyi gösteremedik. Masumlar ölürken eğlencemize devam ettik ve içimizden de olsa yeterli bir şekilde buğzedemedik. Bunların mallarını satmaya ve kullanmaya devam ettik. Hatta bu azgın ve sapkınların ülkelerinde 100 milyar dolarla ifade edilen yatırımları sadece şahsi otoritemizi (saltanatımızı) koruyabilmek için yaptık.
Yarabbi! İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi azabına duçar etme.
Yine de Allah’tan umut kesilmez diyerek yerlerin ve göklerin sahibi olan Allah’a sığınarak diyoruz ki: Zalimler için yaşasın Cehennem!...
27.03.2025
Hüseyin KAYA -
MERSAVİLER
- 3 hafta önce
İçindekiler
TAKDİM... 2
SUNUŞ. 4
EDİTÖRÜN BİRKAÇ SÖZÜ.. 5
BÖLÜM 1. 6
MERSAVÎ NEDİR VE MERSAVÎLER KİMLERDİR.. 6
AŞİRET NEDİR ?. 6
MERSAVİ AŞİRETİ TARİHÇESİ. 8
MERSAVÎLER NEREDEN GELMİŞTİR?. 8
KURTULUŞ SAVAŞINDA MERSAVÎLER.. 16
MERSAVÎLERDE AĞALIK YOKTUR.. 20
GEÇİM KAYNAKLARI. 21
BÖLÜM 2. 22
KÜLTÜR YAPILARI. 22
GÖRÜCÜ USULÜ EVLİLİK VAR MIDIR?. 23
MERSAVÎLERDE TAZİYE.. 24
YAŞADIKLARI YERLER.. 26
EĞİTİM... 28
TARIM VE EKONOMİ. 28
MERSAVÎ KELIMESININ EFSANESI (HIKAYESI) 31
GÜZELLER GÜZELİ MERS’İN HİKÂYESİ. 31
BÖLÜM 3. 34
MER-DER’ KURULUŞU.. 34
YENİ ANAYASA TASLAĞI ÖNERİMİZ.. 37
MER-DER AÇILIŞINDAN GÖRÜNTÜLER.. 40
MERDER EĞİTİME KATKI SAĞLIYOR.. 41
MER-DER( MERSAVİ SOSYAL YARDIMLAŞMA DAYANIŞMA KÜLTÜR VE EĞİTİM DERNEĞİ) EĞİTİM ÇALIŞMALARI VE SONUÇLARI. 43
BÖLÜM 4. 46
BERABERLİĞİMİZİ NASIL SAĞLAYABİLİRİZ.. 46
HEDEF KARDEŞLİK İSE.. 47
KURUCU BAŞKANIMIZ MERHUM DAVUT KIRMIZIASLAN İLE YAPTIĞIMIZ KISA BİR SÖYLEŞİ. 48
PROJE HAZIRLAMA EKİBİMİZ.. 52
MERDER EĞİTİM MERKEZİ. 53
MER-DER ETÜT MERKEZİ ÖĞRENCİ GÖRÜŞLERİ. 61
TAKDİM
MER-DER kurulurken aklımızda; akrabalarımız arasında sevgi bağı oluşturmak, ailemizin fertlerinin en iyi şekilde eğitim görmesini sağlamak ve tüm akrabalarımızın sorunları ile yakından ilgilenerek bir iyilik zinciri oluşturmak vardı. Öncelikle aile büyüklerimiz ile uzun süren görüşmeler yapıldı. Görüşleri alındı ve herkese ulaşılarak tüm akrabalarımızın destek ve katkıları alınmaya çalışıldı. Oluşan ortak akıl sayesinde 2007 yılında MER-DER kuruldu ve kurulduğu tarihten itibaren büyük bir ivme yakalayarak çalışmalarına başladı. Geniş katılımlı toplantılar, iftar yemekleri ve ramazan aylarında zenginlerimizden alınan maddi desteklerle dar gelirli akrabalarımıza binlerce koli dolusu yardımda bulunuldu. Maddi durumu iyi olmayan öğrencilerimize imkânlar dâhilinde burslar sağlandı. Tüm akrabalarımızın sevinçleri ve üzüntüleri paylaşılmaya gayret edildi.
MER-DER’in en önemli amaçlarından birisinin eğitim olması nedeni ile özellikle dezavantajlı gençlerimizin meslek edinme ve üniversiteye gidebilmeleri için olanaklar araştırıldı ve devletin dezavantajlı kesimlerin kalkındırılması için açıkladığı projelerden en iyi şekilde faydalanılmaya çalışıldı. Bu amaçla SODES sürecinde meslek edindirme kursları yanında ücretsiz olarak üniversiteye hazırlık dersleri veren MER-DER Etüt Merkezinin kurulması sağlandı. Bu eğitim merkezleri yüzlerce öğrencinin meslek sahibi olmasını ve üniversitelerin çeşitli bölümlerini kazanmasını sağladı. Bütün bu çalışmaları yaparken MER-DER üyelerinin tek amacı Allah rızasını kazanmak ve akrabalarımızın memnuniyetini sağlayarak birlik ve beraberliğimizi geliştirmek oldu. Üyelerimiz ve akrabalarımız da bizlere gösterdikleri teveccüh ile her fırsatta memnuniyetlerini ifade ettiler ve bu durum çalışma azmimizi ve şevkimizi daha da arttırdı.
Bütün bu faaliyetler devam ederken o zamanlar Türkiye’nin gündeminde yoğun şekilde yer alan Sivil Anayasa ile ilgili bir çalışma yapılarak TBMM’ye MER-DER’in hazırlamış olduğu Sivil Anayasa Taslağı sunuldu. Hazırlanan bu taslak TBMM resmi kayıtlarında yer alarak MER-DER’in hafızalarda silinmeyecek şekilde yer almasını sağladı. Derneğimizin bu çalışması gelecek nesillere aktarılacak tarihi bir vesika olarak devletin kayıtlarında yer almış oldu.
Son yıllarda Türkiye’de yaşanan olaylar nedeni ile derneğimiz faaliyetlerini daha dikkatli şekilde sürdürerek kötü niyetli kişi ve gruplara fırsat verilmemesi için gerekli tedbirleri almıştır. Derneğimiz, dernek tüzüğümüzde belirtilen amaçlar doğrultusunda faaliyetlerine devam etmektedir. Derneğimizin akrabalarımızla olan ilişkiden başka herhangi bir örgüt, yapı, cemaat, tarikat ile hiçbir ilişkisi olmadı, olmayacaktır. Derneğimiz milli iradeye yapılan ve yapılacak olan her türlü saldırıya her zaman karşı olduğu gibi 15 Temmuz 2016 gecesi de meydanlara inerek darbeye karşı duruşunu onurlu bir şekilde göstermiştir. Rabbimizden niyazımız Milletimizin bir daha böyle karanlık teşebbüslere maruz kalmamasıdır.
Şimdi ise MER-DER ’in ikinci önemli amacı olan kültürel çalışmalarından biri ile karşınızdayız. Bu kitapta Mersavî ailesinin tarihsel serüvenin kaynaklarla teyidi anlatıldığı gibi MER-DER’in bugüne kadar yukarıda anlattığım çalışmaları da geniş bir şekilde yer almaktadır. Büyük bir tizlikle hazırlanan bu çalışmamız ile mütevazı bir başlangıç yaptığımızı düşünüyoruz. Bugünün bilgi ve belgelerini açık ve net bir şekilde gelecek nesillere aktarmak yegâne gayemizdir. MER-DER’in yaptığı bu çok önemli başlangıca gelecek nesil Mersavî tarihçileri ve gençleri belki de bilimsel çalışmalar yaparak çok daha ileri seviyede katkılarda bulunacaklardır. Bu eser sayesinde iyilik zincirine bir iyilik halkası daha katmanın sevincini yaşıyoruz. Okuyuculardan ve akrabalarımızdan gelecek her türlü eleştiri ve katkıyı memnuniyetle karşılayacağımızın bilinmesini isterim. Bu eleştiri ve katkıların yeni çalışmalara zemin hazırlayacak olması bizleri umutlandırmaktadır.
Son olarak bütün bu güzel çalışmalar esnasında hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan MER-DER Yönetim Kurulu üyeleri; Hüseyin Kaya, İbrahim Akbaş, Sabri Doğan, Mehmet Ağaç, Ahmet Boz, Abdullah Şakak, Osman Taş, Habip Kaçar, Yusuf Yavuz, Salih İleri, Fuat Yavuz, Mehmet Karataş, Zeki Yıldırım, Mehmet Şah Akbaş’a en içten teşekkürlerimi sunarken, önceki yıllarda elim bir trafik kazası sonucu vefat eden ve çalışmalarımıza desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen yönetim kurulu üyemiz değerli kardeşim Nedim KARADEMİR’e Rabbimden merhametle muamele etmesini diliyorum. Ayrıca 21 Ağustos 2018 yılında Kurban Bayramının ilk gününde Rahmet-i Rahmana Kavuşan, bütün bu çalışmalarımızda büyük emeği olan Derneğimizin aynı zamanda kurucu Başkanı olarak her türlü maddi ve manevi fedakârlığı yapan ve bizlere yol gösteren değerli akrabamız, sevgili dostumuz, abimiz, Başkanımız Davut KIRMIZIASLAN’na Allahtan rahmet diliyorum.
Bu kitabın MER-DER ailesine ve tüm akrabalarımıza hayırlı olmasını dilerken gençlerimizin ve gelecek nesillerin daha güzel çalışmalar yapacağını umudunu taşıdığımızı tekrar belirtmek isterim.
MER-DER Başkanı
Dr. Sadık YETİM
SUNUŞ
16. Yüz yıldan bu yana Şanlıurfa ilinde büyüklüğüne yakışan bir vakar ve sükûnet ile yaşayan Mersavîlerin; birlik ve beraberliklerini pekiştirmek; medeni kültüre adaptesini hızlandırmak ve bilgi çağında olduğumuz bu zamanda gerekli bilgi, birikim ve hayat tecrübesi ile donatılmasına olanak sağlayacak çalışmaları yapmak gayesi ile 2007 yılında kurulan Mersavî sosyal Yardımlaşma Dayanışma Kültür ve Eğitim Derneği (MERDER), kısa sürede çok şeyler başarmış ve tüm akrabalarının ve Şanlıurfalıların teveccühünü kazanmayı bilmiştir.
Çalışmalarına eğitim ile başlamaları ayrıca takdir edilecek güzel yönleridir. MER-DER, aşiret olgusunu pekiştirip insanları çeşitli kalıplara hapsetmek için değil; çemberini genişleten ve diğer aşiret ve kesimlerden olan insanları da kucaklayıcı bir anlayış içinde kardeşlik duygularını besleyen gayretler içinde olmak için kuruldu.
Kan renginden güneş parlaklığına bir geçiştir MER-DER. Güneş ile aydınlığa olan inanç ve beklentileri ifade etmek için köklü ve sağlam bir yapı ifade eden çınar ağacını amblemine yerleştirdi. Dalları asırlar kadar eski, yaprakları kucaklar kadar geniş, gölgesi serin ve bereketlidir çınarımızın.
Nice yıllar daha güzel birçok çalışmalar yapacak olan MER-DER’in bu kitap ile MERSAVİLERİ anlatmak üzere bir çalışma yapmış olması aşiretimiz, ailemiz ve Şanlıurfa’nın kültür ortamı için büyük bir kazanç olacaktır.
Kültürler ölmemeli, farklı kültürler bir kilimin farklı desenleri gibi iç içe ve uyum içinde olmalıdır. Hasretler, acılar, özlemler; sevinçler, mutluluklar, aşklar aynı desenler ile süslenmelidir.
Kitabın hazırlanması aşamasında bugün aramızda olmayıp ebediyete intikal etmiş eşi bulunmaz kurucu başkanımız Davut KIRMIZIASLAN’ın emeğini anmadan geçemeyeceğiz. Maddi, manevi desteğini esirgemeyip her an bizimle birlikte olan başkanımıza Allah’tan rahmet dilerken, bu kitabı onun manevi şahsında tüm Mersavîler’e ithaf ediyoruz.
Bu kitabı hazırlamakta emeği geçen tüm MERDER yönetimine teşekkür ederken, bu çalışmanın daha iyi çalışmalar için örnek teşkil etmesi dileği ile hayırlı olmasını dileriz.
MER-DER Yönetim Kurulu - 2019
EDİTÖRÜN BİRKAÇ SÖZÜ
MERSAVİ dendiğinde bende asırların getirdiği bir olgunluk hissi uyanırdı hep. Babam; “biz Mersaviyiz” dediğinde daha yeni yeni anlamaya başlamıştım dünyayı. Aşiret sözü oldum olası bana hep itici geliyordu. Aşiret; cehalet, töre cinayetleri, kan davaları, toprak kavgaları demekti. Bunu duyarak, yaşayarak da zaman için gördüm. Güzel memleketimde hep böyle oldu. İdareci olarak çalıştığım okullarda da hep bu kelimenin zararlarını gördüm. Bazı aşiret çocukları öyle böbürleniyorlardı ki, “Bu, bana yan baktı.” deyip kavga çıkarttıkları ve kavganın peşi sıra karşı koyanlar için de okul çıkışı aşiret kalabalığı topladıkları oluyordu.
Aslında bunlar cehaletin eseri idi. Hep öyle düşündüm. Düşüncem doğru idi. Eğitim seviyesi arttıkça aşiretlere mal olan olumsuz sıfatlar da ya kaybolmaya, ya da azalmaya başlıyordu. Eğitimli bir insan öfkesini daha iyi kontrol altına alıyordu.
Fakat aşiret aynı zamanda bir kültür, bir töre, sosyal bir mektep idi. Burada insanlar ailenin değerini anlıyor, fedakârlığı, beraberliği, yoldaşlığı öğreniyordu. Güzel olanları yaşatan, çirkin ve kaba olanları da yere gömen bir anlayışın oluşması gerekiyordu. Bunun için de birilerinin bir şeyler yapması iyi olurdu. İşte bu kitap aslında böyle bir düşünceden doğdu. İnsan en kutsal varlık olarak en güzel şekilde yaşama şartlarını arayıp bulmalıdır. Kendindeki noksanlıkları tamamlamanın yollarını aramalıdır.
Mersavîler bir ailedir. Onlar büyük bir ailedir. İçlerinde tamamen kendilerine has güzellikler barındıran çözülmemiş bir muamma, içilmemiş bir sudur. Mavi gökyüzünde beyaz bir bahar bulutudur; gölge ve serinlik veren.
Bu nedenledir ki onları anlatmak bana büyük bir zevk verdi. Urfa’nın bu kendi hallerinde cefakâr insanlarını Urfa’ya tanıtmaya haklarında bilen ve bilinmeyen birçok şeyi paylaşmaya davet ediyorum.
Hüseyin KAYA
2019
BÖLÜM 1
MERSAVÎ NEDİR VE MERSAVÎLER KİMLERDİR
Mersavî sözcüğünün kökeni hakkında kesin bilgiler olmamakla beraber bu sözcüğün “mert” ya da “mer” (farsça: mert, adam anlamında) ve sav (savmak ve söz anlamlarında farklı görüşler vardır.) sözcüklerinin birleşiminden meydana geldiği büyüklerimiz tarafından ifade edilmektedir. Mert (adam gibi adam) Mersavî gençleri her türlü bela ve afete karşı kendilerini ve toplumlarını mertçe (erkekçe) savdıklarından kendilerine mert ve savan anlamında MERSAVÎ denmiştir. Ne zamandan beri bu terimin kullanıldığı belli değildir.
Mersavîler, Şanlıurfa’nın batısında yer alan köylerde yaşarlar. Geçimlerini daha önce tarım ve hayvancıkla sağlayan Mersavîler, İki binlere doğru hem eğitimde hem de ticarette büyük gelişmeler kaydetmiş ve Şanlıurfa’nın ekonomisinde söz sahibi olmaya başlamışlardır. Tarihi ve kültürel acıdan Şanlıurfa‘da önemli bir yere sahip olan Mersavîler’in köyleri genel olarak dağlık ve kıraç bölgelerde yer almaktadır.
AŞİRET NEDİR ?
Aşiret nedir? Aşiret, Arapça bir kelimedir. Doğu ve Güneydoğuda ki toplumlar bu kelimeyi Arapçadan almışlar. Doğu ve Güneydoğu insanımızın İslam’ı kabulü ile Arap aşiretlerinin yapı biçimi bizim aile yapımızı da etkilemiştir. Aslında bizde Malbat terimi kullanılır idi. Fakat Malbat, aşirete göre daha küçük bir yapıyı ifade eder. Malbat tipi bir yapılaşma aşiret tipi bir yapılaşmanın ancak yarısı kadarına tekabül etmektedir. Malbat şeklinin bir alt örgütlenmesi ise BAW dır yani ATA .
Hüsdinnar, Hüseyin soyundan gelen küçük bir aile yani “ATA” ise Hayderi, bunun tüm kardeş ve amca çocuklarının oluşturduğu “MALBAT”tır..
Örneğin; Hüsdinnar, Milleveli, Halbero, Hayder, Ömer, Milleveli… babalerden gelen aile her biri bir “ATA”dır. Her “ATA” yaklaşık yirmi hanesi vardır ve bu zamanla çoğalır. Bunlar bir araya gelerek “MALBAT”ı oluşturur. Bu saydığımız “BAW”ların “MALBAT”ı Hayderi’dir. Bunlar Kürt aşiretleri olan Mersavî’nin bir koludur.
Mersavî malbatları ise şunlardır:
Hacuyusuf (Hacıusup), Halleham, Hayderi, Sori, Emiri, Hasanfer, Lavi, Ğazoğlu, Tuluğ, Taşık, Uscıma, Begler, Hemma, Sefera, Hemmışi, Kabasakal, Selhevik, Ablalık, Kocı, Mıhıkâ
Aşiret; büyük ve geniş akraba topluluğu anlamına da gelir. Bir biri ile yakın ilişki içinde olan ve iç içe olan zarar ve menfaatlerinde birbirlerini gözeten toplum gruplarıdır. Hemen hemen her aşiretin yapısı aynıdır. Baw dediğimiz aileler ve bunların bileşiminden meydana gelen Malbatlar ve bunların teşkilinden meydana gelen aşiret.
Elbette ki her kavmin veya toplumun bir çeşit aşağıdan yukarıya doğru bir örgütlenme şekli bulunur. Birbirinden farklı da olsa ana hedef toplumun bir arada yaşamasına vesile olacak şekilde bir örgütlenme olmasıdır. Mutlaka kuralları gelenekleri töreleri olacaktır. Her toplumun yapılanma şekli kendisine hastır. Şanlıurfa’da yaşayan tüm aşiretlerin birbirinden çok az farklıkları vardır. Tümünde töre ağırlığını hissettirir. Ailenin kanaat önderi olan büyükleri vardır ve onların sözü birçok yerde geçer. Kanaat önderi sözü, son zamanlarda ağa kelimesi yerine kullanılmaktadır. Aile büyükleri ağalık denen kavramı terk edip kanaat önderi sıfatı kazanmışlardır. Bu da aşiretlerin esasında kabuk değiştirdiğinin ispatıdır. Her bireyin burada mutlaka bir topluma mensup olması gerekir. Her aşiretin birbirinden farklı olan unsurları tarih boyunca kaynaşmayı artırmıştır. İnsanlığın var olması ile beraber bu böyle olagelmiştir. Farklılık kaynaşmayı kolaylaştıran bir özellik olmaktadır. İnsanlar farklılıklarını kavim olarak birbirlerinden önemli ve yüksek görmemelidir. Her kavmi yaratan Allah arada tanışıklık olması ve kaynaşma sağlanması için farklı kavimler yarattığını yüce kitabında ifade etmiştir. Öyleyse her kavim ancak iyi olma yönünden diğerinden üstün olabilir. Kısacası; üstünlük takvadadır. Takva artıkça insanların insanlık kalitesi de artar.[1]
Mersavîler insanlık adına kazandıracakları ve yüzyıllarca anılacak güzel faaliyetler yapmak üzere birbirileri ile yarışmaktadırlar. Bu yarışı hızlandırmak için de MER-DER’i kurarak sosyal alanda, eğitim alanında faaliyetler yapmaya başlamışlardır.
Unutulmamalıdır ki, kendini diğer kavimlerden farklı ve büyük gören kavimler çok kısa süre zarfında yükselmiş ama yine aynı kısalıkta da tepetaklak olmuşlardır. Bu nedenle Mersavî gençleri sadece ahlaklı ve erdemli olma yolunda neler yapılabileceği ile meşgul olmaktadırlar. Onları 1515 yılından bu yana bu mübarek topraklarda huzur içinde yaşatan da milletin birlik ve beraberliğine verdiği değerler, vatan ve millet aşkı olmuştur.
MERSAVİ AŞİRETİ TARİHÇESİ
MERSAVÎLER NEREDEN GELMİŞTİR?
Mersavîlerin tarihleri oldukça eskidir. Bunu anlatmak, hele kaynaklara dayandırarak anlatmak pek kolay değildir. Ne yazık ki tarih boyunca nice yurtlar edinen bu Anadolu’nun cefakâr insanları göçebe bir hayat sürdüklerinden tarihlerini anlatacak yazılı metinler oluşturmak gayretinde olmamış ve zor yaşam koşulları içinde mücadele etmişlerdir. Yazı olarak bizim takip edebildiğimiz 16. Yüz yıllardan kalan bilgilerdir.
Şanlıurfa’nın batısında Suruç, Bozova ve Merkez ilçe arasında kalan yerlerde yaklaşık olarak 32 köyden oluşan yerleşim yerinde ikamet eden Mersavi Aşireti devlet kayıtlarından 1536'da 25 hane ve 27 mücerred (Bekar) 1590'da 20 hane ve 9 mücerredi olduğu şeklinde kayıt altına alındığı belirtilmektedir
MERSAVÎLER KAYITLARDA ŞU ŞEKİLDE YERALMAKTADIR:
Mersavi Taifesi "1536'da 25 hane ve 27 mücerred (Bekar) l590'da 20 hane ve 9 mücerredi vardı. Şahin ve Korkmaz’a tabi kısmında, iki ayrı yerleşim yerine ayrıldıkları
görülmekte bunlardan, 14 hane ve 8 mücerredi Mahmudî mezrasında, 6 hanesi
ve 1 mücerredi de eski Seruç Köyünde oturmaktadır."
Ayrıca Mersavîler’in tarih içinde nerelerde yaşadıkları ile ilgili sınırlı bilgi, yazılı kaynaklardan tahrir defterlerinde geçmektedir. Yapılan doktora çalışmalarından ikisinde 16. Yüzyılda Urfa, Suruç ve Birecik köylerinde yaşadıkları ifade edilir: “Mersavîler, Ravendan ve Birecik’te iki şube halinde bulunmaktadırlar. Ravendan’ın Mahmudi ve Birecik’in eski Suruç köylerinde meskûndurlar. 29 nefer, 20 hane, 26 bennak ve 9 mücerred olup, 284 baş koyunları vardır ve yılda 408 akçe vergi veren küçük bir cemaattir. [2]” şeklinde kayıt altına alındığı belirtilmektedir.
“ Bir başka kısım aşiretler de vardır ki, bunlar “tabi-i hariç” şeklinde kaydedilmişlerdir. Aralarında Karslı, Kirisli, Mamaşanlı, Mersavî, Özerli (Üzeyirli) Şamlı adlarını taşıyanların bulunduğu bu grup, muhtemelen başka sancaklardan geçimlik için Ruha’ya (Urfa) gelmiş bulunanlardan oluşmaktadırlar.[3]”
Şanlıurfa, Ruha Şehri olarak 1518 yılına ait Tahrir Defterine göre 782 Müslim Hanenin yaşadığı bir yerdir. Beş yıl sonra bu sayı 988’e çıkmıştır. Ahmet Nezihi Turanın doktora tezinde Ruha’daki aşiretler sayılırken Mersavilerden “tabi-i hariç” şeklinde kaydedildiği yazılıdır. Buna göre Mersavîler Karslı, Kirişli, Mamoşanlı, Özerli ve Şamlı adlarını taşıyan gruplarla birlikte anılır ve bunların; “Muhtemelen başka sancaklardan geçimlik için Ruha’ya gelmiş bulunanlardan oluşmaktadır.” diye açıklanır. Mersavîler, Mamoşanlı, Baziki, Berazi aşiretleri ile birlikte Miri (mert,erkek anlamlarında kullanılmıştır.) Aşiretlerindendir. Geçimlik sağlamak üzere Ruha’ya 1518 yılı Tahrir Defteri kayıtlarına göre gelmiş ve vergi veriyor bulunmalarından dolayı burada yerleşerek artık geldikleri doğu illerine geri gitmedikleri anlaşılmaktadır.
AHMET Nezihi Turan 1993 yılında yaptığı doktora çalışmasında Baziki Aşiretini anlattığı sayfada Tahrir defterinde bu aşireti; “1540 yılında her birinin başında bir Kethûda olmak üzere 12 gruba, 1566’da Mir-i Aşiretleri idaresinde 8 ayrı cemaat ile Mamoşanlı Kürdikânlı, Mersavi oymaklarından oluşan, Kethüdaları idaresinde 11 üniteye ayrılmış vaziyettedirler.” diye anlatır. Bu durumda Mersavîler 1540 yılında Miri Aşiretleri topluluğundandır ve bir oymak olarak bulunmaktadır.
Aynı eserin 67. sayfasında Berazi Aşireti anlatılırken Berazi aşiretinin “1540’ta Mahmut b. Polat Bey idaresinde bir ünite iken 1566’da 3 Miri Aşiret, 6 Kethûda altında 9 gruba ayrılmışlardır.[4]” olarak ifade eder. Bu ifade ile Mersavilerin Miri Aşireti mensubu olduğu ve Mahmut b. Polat Bey’in de bunların reisleri olduğu anlaşılmaktadır. Aynı minvalde Mersavî büyükleri ile yaptığımız röportajlarda Polat Bey’in bir Mersavî olduğu söylenmiştir. Çeşitli eserlerde Adı geçen Polat Bey, Mahmut b. Polat Bey’dir.
1540’lı yıllara kadar konargöçer bir topluluk olan Mersavîler, Osmanlı idaresine dâhil olduktan sonra göçebeliği bırakmışlardır.
Osmanlı dönemindeki Urfa hakkında tüm bilgiler Halep Vilayet Salnamesi'nde yer almaktadır. Urfa'nın ilk ve tek vilayet salnamesi cumhuriyet döneminde kaleme alınmış ve yayınlanmıştır. 1927 tarihli bu salname, Urfa'nın tarihi, coğrafi, ekonomik, siyasi, toplumsal ve kültürel tanıtımını yapan ilk ve tek Osmanlıca kaleme alınmış salnamedir. Vali Fuad Bey'in önsöz yazdığı bu salnamede, Urfa'da o dönem aşiretler ve bu aşiretlerin örf ve adetleri ile ilgili birtakım bilgilere yer verilmiştir. Bu salnamede Mersavîler hakkında şöyle bir ifade geçer:
“Mersavî Aşireti: Merkez Vilayetin şimal-ı garbisinde sakin ve ziraatla meşguldürler. Urfa dâhilindeki Mersavîler takriben iki yüz elli haneden ibarettir.”
Mersavîler ile ilgili bir diğer bilgiye de “Fî evâil B sene [1]191/1778 Rakka Ahkâm Defteri”nde rastlanır. Bu defterin 263. Sayfasında iki nolu bölümde; Mersavîler ile ilgili şu bilgilere rastlanır:
“1778 Rakka Valisinin Ruha Kadısına Yazdığı Hüküm: Hacı Abdurrahman Mersavi Hüseyin’i mahsulün satmasına vekil tayin etmesi, mahsulün satılması ancak hesap vermekten kaçınması
Rakka valisi vezire Ruha kadısına hüküm ki,
Hacı Abdurrahman nâm kimesne Südde-i [sa‘adetime] arzuhal edip Suruc kazâsına Ziyaret nâm karye derûnunda vâki‘ devr- keyl ve der- anbar olunmuş terekesinin füruht içün Ruha sâkinlerinden Mersavi Hüseyin nâm kimesnenin bin yüz seksen beş senesinde muhitine ta‘yin ve tevkil eylediğinde merkûm Hüseyin devr- keyl ve der-anbar olunmuş tereke kemal-i sayenizden nâşi itlâf ve iza‘at ve ekl beliğ etmekle hesabları ma‘rifet-i şer‘le izin murad oldukda muhasebeden imtina‘ ve sabıka Rakka valisi ahz ve habs eylediğine binâen muhasebesi görülüp ale-hal zimmetinde olmağla şimdi habsden hâlâs olmağla muhasebe görmek istedikde ba‘zı kimesnelere istinad kasdiyle muhasebesin görmeyip ziyâde gadr eylediğin bildirip mahallinde şer‘le görülüp mezkûrun zimmetinde zuhûr eden hakkı tamamen alıverilmek bâbında emr-i şerifîm ricâ eyledikde ecilden mahallinde şer‘le görülmek içün yazılmıştır.”
Mehmet Emin Üneri’in 2009 yılında yayınlanan Aşiret, Eşkıya ve Devlet adlı eserde 16. Yüzyılda Urfa Sancağında verilen Cemaatler tablosunda Mersavi Cemaatinin Akça Mağara köyü Bozili nahiyesi Urfa sancağında yaşadıkları bildirilmektedir.(Yusuf Hallaçoğlu Anadolu’da Aşiretler, Cemaatler, Oymaklar, Ankara 2009)[5] aynı eserin bir başka yerinde;19. Yüzyıl başında Urfa ve çevresinde bulunan aşiretler ile ilgili yayınlanan tabloda, Mersavi Aşireti; merkez vilayetin kuzey batısında sakin ve ziraatla meşguldürler denilmektedir.( Urfa Salnamesi 1927)
Analiz Basım Yayım tarafından 1998 yılında “çok gizli” ibaresi ile yayınlanan Aşiretler Raporunda ise Mersavi aşireti için, Oturduğu ya da konakladığı yer: Büyükçömlekçi, Yoğunburç, Kızılburç, Örcünlü ve Yk. Koşma köyleri olarak geçmektedir. Raporun düşünceler bölümünde ise; Aşiretin isyana katılmadığı, Yurduna bağlı olduğu, yerleşik bir aşiret olduğu ve zararlı propagandalara ve cereyanlara eğilimlerinin olmadığını belirtilmektedir.[6]
Yine Mersavîler ile ilgili bir kısa bilgiye “18 Ve 19. Yüzyılda Birecik Sancağında İktisadi Ve Sosyal Yapı “ adlı tezde rastlanmaktadır.[7] İlgili tablonun olduğu eser linki dip notlarda mevcuttur.[8]
Dersaadet’de Meskun malikaneciler, 1257-1258 (Guruş) başlığında ise şu tablo yer almaktadır:[9]
Sair Aşiret Malikaneleri 1146 (Guruş) başlığında Mersavilerin aşiret malikaneleri tabloda şöyle gösterilmiştir:[10]
Aynı eserin Tablo.6 Urfa Vilayeti Ekrat Aşiretleri, 1282 başlığında ise Mersavîler Suruç ve Bozova çevrelerinde 60 hane olarak yaşamaktadırlar diye tablolaştırılmıştır.[11]
ŞURKAV tarafından çıkarılan ŞANLIURFA adlı derginin “URFA SALNAMESİ'NDE AŞİRETLER-ÖRF ve ADETLERİ (1927)” başlığı altında 32. Sayfada Urfa’da yaşayan yerleşik aşiretler sayılırken 1927 tarihindeki kayıtları göre Mersavîler’in, “Merkez Vilayetin şimal-ı garbisinde sakin ve ziraatla meşguldürler. Urfa dâhilindeki Mersavîler takriben iki yüz elli haneden ibarettir.” Diye salnamelerde geçtiği kayıt altına alınmıştır.
16. yüz yıldan sonra Mersavîler hakkında yapılan kapsamlı bir araştırma yoktur. Bu nedenle onların tarih boyunca yerleşim yerleri ve tarihi geçmişleri hakkında kesin bir bilgilere ulaşmak mümkün olmamaktadır.
Mersavî büyüklerinin ifade ettiklerine göre Mersavîler doğu Anadolu’nun kuzey kesimlerinde yaşarken eşkıyalardan kaçmışlar ve başlarının belalara girmemesi için anayurtlarını terk etmek zorunda kalmışlardır. Bazen sulh için fedakârlık da gerekir. Mersavîler bunu yapmışlardır. Bağırlarına taş basmış ve yurtlarını terk etmişlerdir. Geçimlik derdi ile bugün yaşamakta oldukları bölgeye gelmişlerdir. Yaklaşık olarak beş yüz yıl kadar önce Şanlıurfa bölgesine gelerek yerleşen Mersavî büyükleri, yerleştikleri bölgede herkes ile iyi geçinmişlerdir. Mertliklerini insanlara zarar vermek anlamında kaba kuvvet ile değil cömertlikleri ile göstermişlerdir. Mersavîler’e liderlik yapanların köy odaları her zaman açık kalmış ve Mersavî yoksulları ile yolu Mersavî köylerinden geçen herkes bu odalardan faydalanmıştır. Bu ifadeler ile 16. yüzyıl Tahrir Defterleri kayıtları uyuşmaktadır. Devletine her zaman bağlı kalan Mersavîler’i yasadışı faaliyetler içinde görmek çok enderdir. Gençleri Allah korkusu ile yetişirler. Allah’ın her zaman her yerde hazır olduğunu bilmek onlara davranışlarını kontrol etme gücü verir.
Bugün Suruç- Bozova ve Şanlıurfa il merkezi üçgeninde bulunan aşağıda adları yazılı köylerde yaklaşık kırk bin nüfus olarak yaşamaktadırlar.
Büyükalanlı (Keşişlıgamezın), Küçükalanlı (Keşişlıgaçuk), Karataş (Herim),Karaharabe (Ğırabreş),Kermitli,Kundırlı,Sayburç, Yoğunburç, Kızılburç, Hut, İnanlı (Bedin), Küçükkubık, Büyükkubık, Taşan, Pirğelil, Gokgöran, Karaharabe (Aslanlı), Keçiburç, Salık, Çolmekçi, Sarımağara, Lorık, Kaynter, Belveran, Kolanşehir, Kızler, Sarşeyh, Seydveran, Tatmeseku-1, Tatmeseku-2, Tatmeseku-3, Keçiburç,
KURTULUŞ SAVAŞINDA MERSAVÎLER
Kurtuluş savaşında Urfa'nın kuzeybatısının savunulmasında unutulmaz destanlar yazan atalarımız, Fransızların bu topraklardan çıkması için üzerlerine düşen görevi layığı ile yerine getirmişlerdir.
Mersavîler, Urfa’nın kurtuluşu esnasında Saco’nun Fransız askerlerinin Urfa’yı terk etmeye başladıkları zamanda Urfa Suruç arası bir bölgede Fransız askerlerinin giderken elde etmek istedikleri birtakım ganimetlerden dolayı dayanamamış ve onlarla savaşa girerek, sözlerinde durmayıp bir şeylere karışmadan Urfa’yı terk etmek gerekirken sağa sola ateş eden ve masum hayvanlara bile zarar vermekten çekinmeyen Fransız askerleri ile savaşmışlar ve birçoğunun cezasını vermişlerdir. Fransızların bölgeyi terk ederken yaptıkları taşkınlıkların sebep olduğu bu çatışmalarda kesinlikle masumlara zarar verilmemiştir. Öyle ki aman dileyen ve taşkınlıktan vazgeçen askerler bile serbest bırakılmış ve memleketimizi sağ salim terk etmek için güvenlikleri sağlanmıştır. Gösterilen tüm iyi niyetlere rağmen bazı askerlerin de cezası verilerek böylece Fransız askerlerinin çekildikleri köylerin talan edilebilecek yenilebilir lokma olmadığını anlamalarını sağlamışlardır.
Mersavîler şimdiki Gözek Yüzme Havuzunun bulunduğu bölgede eski yolda olan küçük köprünün etrafında sipere yatmışlar ve bizim askerler eşliğinde Urfa’yı terk etmek üzere gece yola çıkan Saco ve askerlerine, herhangi bir taşkınlık veya sarkıntılık ve kalleşlik durumunda müdahale etmek üzere hazır beklemişlerdir. Bizim askerin sözü edilen köprüye geldikten sonra ayrılmak üzere geri dönüşleri başladığında Saco’[12]nun kalleş askerleri bizimkilere ateş edince sipere yatmış olan Mersavî çeteleri de ateşe başlamış ve hainlerin hak ettiği cezayı almalarını sağlamışlardır
Ayrıca Maraş’ta bulunan Fransızlarla Ermenilerin Müslüman halka karşı saldırıya geçmeleri üzerine Maraş ve çevresinde bulunan Kuvâ-yı Milliye tarafından savunma hazırlıkları yapıldığı, aralarındaki şiddetli çarpışmaların sürdüğü, Antep’den Maraş’a erzak ve cephane nakleden bir Fransız nakliye kolunun Behisnili meşhur eşkıya Benli (?) Ali ve avanesi tarafından imha edildiği, Avane reisleriyle Millî aşiretinden oluşan 2.000 kadar atlı ve 600 kadar da develi bir kuvvetin 1 Şubat 1920’de Suruç’a gelerek kasabayı kuşattığı, Fransızlara kasabayı terk etmelerini, aksi halde hücum edeceklerini bildirdikleri, Berazi aşireti reisinin Yasravi (Mersavî ) aşiretleriyle birleşerek tren hattını tahrip etmeye gittiği, Cerablus-Müslime Cerablus-Akçakale hattının tahrip edildiği, Suruç’taki Fransızların Birecik’e çekildiği, ve böylece Fransızların memleketimizi terk etmek durumunda kaldığı, Mamuretülaziz Vilâyeti Vekâleti’nden alınan
7 Şubat 1920 tarihli şifre telgraf suretinden anlaşılmaktadır.[13]
Milli Mücadele esnasında Mersavîler’in ileri gelenlerinin bizzat harbin içinde olduğu şu araştırmadan da net bir şekilde anlaşılmaktadır.[14]
Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi tarafından Müslüm Akalın ve Cihat Kürkçüoğlu’na yaptırılan URFA MİLLİ MÜCADELE ALBÜMÜ adlı eserin 136. Sayfasında;
“Mersavi aşiretinden Hassê Mersavi: Reisi İbrahim Bey maiyetinde Urfa Kuvayı Milliyesine hizmet etmiştir. Mersavi aşireti reisi İbrahim (Doğan) (Osman-Ayşe): Urfa Mücadelesi'nde maiyetiyle birlikte Kuvayı Milliye hizmetinde çalışmış, Dergezenli ve Şebeke cephelerinde mücadele etmiştir.
Mersavi aşiretinden İsmail Demir (Recep-Besse) (1893-1968): Aşiret mensuplarıyla şehre gelip Kuvayı Milliyeye dâhil olmuş daha önce şehit olan arkadaşı Bayram oğlu İsmail'den başka Fransızların Urfa'yı tahliyesini müteakip katıldığı Şebeke çatışmasında, arkadaşları Bayram oğlu Mehmet, Cuma ve muhacir Aslan da şehit olmuşlardır. İsmail Demir Fransız işgalinin sona ermesinden sonra arkadaşlarıyla birlikte
Gaziantep'e yardıma giden Urfa Kuvayı Milliyesi içerisinde yer almıştır.” Denmektedir.
İbrahim Bozkurt tarafından 2003 yılına yazılan “Tarih Boyunca Aşiretçilik ve Şanlıurfa Aşiretleri” isimli eserin “Mersavîler” başlığında şöyle yazılıdır:
“Bölge aşiret tarihi ile ilgilenen yazarların ve bölge tarihçilerinin bu aşiret ile ilgili kayıtlarına fazla rastlamadım. Ancak 19 Mayıs Üniversitesi Tarih bölümü arşivinde “Aşiretler ve Osmanlı – Türkiye Kimliği” isimli eserde; bu aşiretin Kanuni Sultan Süleyman döneminde Horasan’dan Urfa’nın Bozova ilçesinin Yoğunburç köyü civarına yerleştirildikleri kayıtlıdır.
Yine “Osmanlı dönemi İskan Güneydoğu Anadolu” eserin 60. Sayfasında 16 Ocak 1692 yılında Halep valiliğine hitaben gönderilen fermanda Tacirli aşiretinin Çarmelik’e yerleştirilmesi istenmiş fakat Mersavi aşiretinin Carmelik hanına hizmet ettikleri, Hanın tamirine ve gelen giden misafirlerin atlarına baktıkları” anlatılmaktadır.
MERSAVİLERİN SOY AĞACI (1500 YILINDAN BU YANA)
Mersavi büyükleri ile yapılan röportajlar neticesinde ulaşılan veriler Polat Bey adında bir İleri gelenin soyundan Mersavi denen aşiret meydana gelmiştir. Polat Bey’in beş çocuğu vardır ve bunlar her biri ailesi ile farklı zamanlarda Urfa iline göç ederek farklı köylere yerleşmiş ve soylarını huzur buldukları bu kıraç topraklarda devam ettirmişlerdir. Soy ağacının detayları daha sonraki basımlarda inşallah yazılacaktır. Aşağıda bir babadan kaynaklı örnek soyağacı verilmiştir.[15]
Polat BeyMuhammedHacı Yusuf
Hacı BekirAbdurrahmanMelle EyyüpHasanAbdullahYusufMahmutHacı ÖmerAhmetCumaMüslümAbdullahYusufa (Usub)Yusuf(Usub)Hacı MüslümHacı MuhammedŞerifHacı ÖmerHacı AliHacı ŞükrüHacı FethiHacı VeysiHacı ReşitDr. Sadik YetimHalitMahmmutYusufMustafa
MERSAVÎLERDE AĞALIK YOKTUR
Mersavîler'de ağalık hiçbir zaman herkesin bildiği halkı ezen eski Türk filmlerinde gördüğümüz gibi gaddar, sömüren, maddi ve manevi olarak tahakkümde bulunan ve her türlü devlet imkânını kendi menfaatleri için kullanan tipte olmamıştır. Ağa olarak kabul edilen aile ve fertleri tam aksine muhtaç olan köylüyü koruyup kollamış ve ihtiyaçlarını gidermiştir. Köyde kurdukları odalarla her gelen yabancıya sofralarını açmışlar ve garibanların da karnını doyurmuşlardır. Bu nedenledir ki ağalar çok sevilmiş ve saygı görmüşlerdir. Şükrü KARATAŞ ve ailesi bu tür ağalardandır. Ağa cömerttir, merttir.
Ayrıca siyasi ve içtimai olarak Mersavi ailesinin önderliğini uzun süreden beridir sürdüren ve ailenin birlik ve berberliğini sağlayarak aile içi anlaşmazlık ve diğer aşiretlerle sorunlar oluştuğunda bir nevi arabulucu olarak görülen Necati AKGÖL ve Şanlıurfa Eski Belediye Başkanı Uğur Esat AKGÖL olmuştur. Akgöl ailesi hem eğitim anlamında hem de siyasette Mersavi ailesinin tüm sorunları ile ilgilenmiş ve aile fertleri arasında her yönü ile saygınlık kazanmıştır.
Ağalık seçim meydanlarında; benim oyun şu kadardır deyip siyasi menfaat toplayan aciz kimselerin tekeline düşmemiş; aksine sevilen bir insan olmanın ayrıcalığı ile toplumda her yerde övülen ve saygı duyulan bir aile içi bağlılık mekanizması oluşmasına sebep olmuş ama bu durum hiçbir zaman:” ağamız böyle diyor, öyleyse doğrudur.” tezine dönüşmemiştir.
GEÇİM KAYNAKLARI
Mersavîler yaşadıkları bölgelerde tarım ve hayvancılıkla geçimlerini sağlamışlardır. Geçim sıkıntısı her zaman her devirde olmuştur. Yaşadıkları bölgeler dağlık ve çoraktır. Toprak verimsizdir. Tarım olanları sınırlıdır; olanlar da taşlıktır. Mersavîlerin çoğu bu taşlık tarlalarını temizlemiş ve geçimlerini sağlayacak ekin alanlarını açmaya çalışmışlardır.
Hayvancılık, Mersavîler için kendi ihtiyaçlarını karşılayacak kadardır. Son birkaç yıldır hayvancılık ile uğraşan aileler çoğalmıştır.
Özellikle meyve yetiştiriciliğinde fıstık ön plandadır. Fıstık ağaçları uzun soluklu bir hizmet istediğinden her Mersavî fıstık yetiştirmek ile uğraşmaz. “Fıstıkları babalar yetiştirir, torunlar yer derler.” Bu nedenle ancak torunların yiyebileceği bir meyve içinde pek az Mersavî hizmet etmiştir. Çünkü çok daha öncelikli ihtiyaçlar vardır. Ancak son zamanlarda kente yerleşen ve ziraat ile ilgili birçok teknik bilgiye sahip olan Mersavî gençleri, kendi köylerinde fıstıkların daha erken yetişebilmesi için gerekli desteği sağlayarak, yeni gelişen teknolojileri de kullanıp yeni ürün yetiştirme yöntemlerini uygulayarak fıstık yetiştiriciliği yapmaya başlamışlardır. Böylece fıstıklar artık yirmi yılda değil on yılda da ürün vermeye başlamış ve babalar da kendi ektikleri ağaçların meyvesini yemeye başlamışlardır.
Fıstık cinsi olarak daha çok kabuğu beyaza çalan kırmızı ile renkli “keten köyneği” yetiştirilir. Fıstıklar iyice olgunlaşınca daha ağaçta iken çatlar ve içi yeşil bir yemişle dolar. Yurt içinde ve yurt dışında birçok kullanım alanı olan fıstık hem çerez olarak hem de özellikle tatlı sektöründe kullanılarak tüketilir. Aslı Urfa fıstığı olan fıstık, Antepliler tarafından Antep fıstığı olarak dünyaya pazarlanır.
Üzüm
Üzüm yetiştiriciliği Mersavî bölgesinde yoğun olarak yapılan bir meyve yetiştiriciliğidir. Bizim üzümün tadı oldukça tatlıdır. Kabuğu ince ve sarı renklidir. Tahnevi, Çıloreş, çilorut, Kulluhi, Hummısi, Kabarcık, Kalfetisi (siyah üzüm gibi üzüm türleri yetiştirilir. Üzüm daha çok pekmez olarak değerlendirilir. Pekmezi Mersavîler kendileri bizzat bağlarında “mahsere” dedikleri toplama ve üzüm yapma ocaklarında yaparlar. Üzümleri parlak açık kırmızıdır. Gün pekmezi ve kara pekmez diye iki tür pekmez üretirler. Aile tüketimine yetecek kadar bastık (pestil), çekçek (kesme) ve lepik (sucuk) yapan aileler de bulunmaktadır. Kara pekmez (en az beş saat ateşte kaynatılarak yapılan pekmezdir) daha çok ilaç olarak kullanılır. Kışın vazgeçilmez soğukMersavi Kıraçlarında büyük baş hayvanlar
BÖLÜM 2
KÜLTÜR YAPILARI
Mersavîler Şanlıurfa’da önemli bir ailedir. Beş kola ayrılarak çoğalmışlardır. İlk Mersavî babanın beş oğlundan çoğalan Mersavî soyu ortaya çıkmıştır. Geleneksel Kürt kıyafetlerin yanı sıra şalvar ve ceket altına giydikleri kunduralarla belli belirsiz bir Kürt – Türk sentezi görülür kıyafetlerinde.
Eski toprak diye nitelendirilen Mersavî büyükleri şalvar, yelek, gömlek giyerler. Başlarına da şal ve tülbent geçirirler. Tülbendin üzerine de ‘Agal’ (êğal) takarlar Yazın güneşin yakıcı sıcaklığından, kışın da soğuktan korunma yöntemidir bu. Erkeklerin bir de kışın üzerlerine giydikleri ve aba adını verdikleri bir giysi vardır ki, hem sıcak tutar hem de her şartta her yerde yatak ve yorgan vazifesi görürdü. Siyah renkli özel bir kumaştan yapılan bu giysinin içine de hayvan derisinden yapılan özel bir deri astar dikilirdi.
Kadınlar önceleri koufi adı verilen bir başlık takarlardı. Bu başlık erkeklerin kullandığı fese benzer, yuvarlak ve kısa idi. Öyle ki kadınların bir kısmı bu kufi başından kazara düşse dinden çıktığını zannederdi.
Kıyafetleri gösterişten uzaktır. Mütevazılık her hallerinden belli olur.
Çobanlık geleneği Mersavî köylerinde yaygındır. Çobanların ihtiyaçlarını ve aylık ücretini hayvanlarına baktığı insanlar karşılar. Karnının doyacağı kadar yiyecek peşinde koşarlar; açgözlü değillerdir.
Mersavîlerde Evlenecek eşler nasıl seçilir? Düğün törenleri nasıl yapılır?
GÖRÜCÜ USULÜ EVLİLİK VAR MIDIR?
Mersavîler de tüm güneydoğu illerinde olduğu gibi geleneksel bir aile kurma düzeni uygularlar. Evlilik kutsal saydıkları bir kurumdur. Gençlerini evlilik çağına gelen Mersavîlerin kadınları evlatlarını evlendirmek için her daim göz gezdirirler. Hem yakın çevrelerinde hem de uzak akrabaları arasında erkek evlatlarını evlendirebilecekleri kızlara bakarlar. Anneler bu işi üstlenen gönüllü neferlerdir. Bir evladın evlenmesi annesi için hayatta görmesi gereken en önemli olaydır. Bu nedenle evlilik işi ile en çok anneler ilgilenirler. Köyde yaşayan Mersavîlerin genel olarak erkek ve kız evlatlarını görücü usulü ile evlendirdikleri görülür. Önce kızlar anneler ve kız kardeşler tarafından görülür. Beğenilen kızlar babalara anlatılır. Eğer babalar da olur verirse aile toplanır ve erkek evladı çağırarak konu kendisine açılır. Erkek evladın anne ve babasının beğendiği kızı istenmek üzere beğenip beğenmediği sorulur. Eğer evlat bahsi edilen kızı hiç görmemiş ise kız evine çocukların da birbirini görüp karar vermeleri için kahve içmeye götürülür. Kız evi eve gelen misafirleri ağırlar ve kahve ikramında bulunur. Kahveleri kız ikram eder. Kız ve erkek çocuklar bu vesile ile birbirlerini görmüş olurlar. Eğer bu kısa süre içinde birbirlerine karşı bir istek duymuş iseler kız istenmek için bir başka gün daha misafirliğe gidilir. Evlenmek üzere çocukların kararı çok önemlidir. Çok ender de olsa bazı aileler kız ve erkek çocuklarının bir birlerini görmesine müsaade etmeden evlendirdikleri de olur. Fakat bu durum son yıllarda hiç rastlanan bir durum değildir. Köyde de olsa artık aileler ve gençler bu konuda daha bilinçli hale gelmişlerdir. Gençler artık kendi kararlarını kendileri vermektedirler. Fakat yine de ailelerin onayı çok önemlidir.
Eğitim seviyesi yükseldikçe gençlerin evlilik gibi hayatı ölene kadar etkileyen bu konuda karar vermeleri daha bağımsız olmaktadır.
MERSAVÎLERDE TAZİYE
Ölüm Allah’ın emridir. Her canlı mutlaka ölümü tadacaktır. Hak olan ölümden kurtuluş yoktur. Kurtuluşu olmayan ölüm insanlar üzerinde derin izler bırakmıştır. Tarih boyunca insanlar ölüme çareler aramışlar, çok yaklaştıklarını zannettikleri zamanda aslında ne kadar uzaklaştıklarının farkına varmışlardır.
Çaresi olmayan ölüm geldiğinde her kavim kendine göre bir karşılama ve ölene de bir uğurlama yöntemi tarzı veya geleneği geliştirmiştir.
Biz kitabımızın bu bölümlünde Mersavîlerde ölene yapılan kabir hazırlıkları ve taziye geleneği hakkında bilgi vermeye çalışacağız.
Eğer bir trafik kazası veya ani bir kalp durması sonucu ölmemiş ise hasta olan ve ölüm döşeği dediğimiz derecede ağır hasta olan kişi sıla-i Rahim gereği sık sık ziyaret edilir ve moralinin yüksek tutulması sağlanır. Ölümün hak olduğu ve bundan kurtuluşun olmadığı, herkesin mutlaka öleceği hatırlatılır. Dini sohbetler edilir. Allah’tan umudun kesilmeyeceği, nice ağır hastanın zaman içinde sağlığına kavuştuğu hatırlatılır ve örnekler verilir. Hastalığın, ahiret hayatında çekileceği muhtemel olan azaba kefil olduğu söylenir. Böylece hasta psikolojik bakımdan rahatlatılır. Sık sık kelime-i şahadet getirilir. Böylece hastanın da bu sözleri söyleyip Müslüman olarak son görevini yapması sağlanır.
Hasta olan kişi, Allah’ın rahmetine kavuşunca da (ölünce) çenesi bağlanır. Eğer gözleri açık kalmışsa kapatılır, üzerine uygun bir beyaz örtü veya battaniye çekilir. Hasta sahiplere haberdar edilir. Hasta sahipleri hemen cenaze yıkama ve akabinde kabir hazırlıklarına başlar. Bir iki saat içinde tüm hazırlıklar yapılır ve vefat eden kişi mezarlığı götürülerek defin işlemi yapılır.
Eğer ölen kişinin evlatları, kardeşleri il dışında ise çok nadir de olsa cenaze en yakın hastane morguna kaldırılarak yakınlarının geleceği güne kadar bekletilir.
Eğer cenaze hastane morguna kaldırılmışsa orada da yıkanır. Eğer cenaze evde ise, yıkama işini ya cenazenin usul bilen bir yakını, ya da bir imam efendi yapar. Yıkama işinden sonra cenaze kefenlenip ve tabuta konarak üzerinde namaz kılınmak üzere tüm akrabaların ulaşabileceği bir camiye götürülür. Camide namazı kılınan cenaze defin işleminin yapılması için daha önceden resmi işlemleri tamamlanarak hazırlanmış kabre gömülmek üzere akrabaların omzunda taşınır. Taşıma işlemi eğer mezarlık uzak ile belediyenin tahsis ettiği bir nakil aracı ile yapılır.
Cenaze defnedildikten sonra cenazenin sahiplerine daha mezarlıkta iken başsağlığı dilenerek taziyede bulunulur. Taziyenin nerede devam edeceği aileye yakın biri tarafından açıklanır. Evde taziyeler genel olarak üç gün sürer. Fakat köy kesiminde veya akrabalarının çoğunun köyde olduğu ölümlerde taziye bir hafta da sürebilir.
Erkekler kendi aralarında kadınlar kendi aralarında taziye kabullerinde bulunurlar. Yemek saatlerinde yemek hayır sahipleri tarafından yapılır. Hayır, sahiplerinin tek başına yapamayacağı durumlarda taziye işlerini bilen bir gönüllü topladığı yardımlarla yemek organizesini yapar ve taziye sahibine bir sıkıntı hissettirilmez.
Taziyeler için taziye evleri inşa edilmiştir. Artık evlerde sıkıntılı ortamlarda taziye yapılmamaktadır. Bu iş için belediyeler ve valilikler de çeşitli yardımlarda bulunmaktadır.
Taziyenin sona erdiği son gün yapılan bir mevlit töreni ile ilan edilir. Mevlit töreni yemekli veya yemeksiz yapılır. Dualar edilir ve taziye sonlandırılır.
DİNİ YAPI
Mersavîler, Müslüman Kürtlerden Hanefi mezhebine bağlı olan bir topluluktur. Ortaasya’dan Türklerle birlikte geldikleri ve Alpaslan ile birlikte Çaldıran savaşında Bizanslara karşı savaştıkları rivayet edilir. Müslümanlıkları Anadolu’da yaşayan ilk Müslüman olmalarından dolayı sağlam bir yapı arz eder. Dini inançlarını samimi ve riyadan uzak olarak yaşarlar. Sağlam karakterlerini dini yapılarından alırlar. Onlar Allah’tan en samimi ve içten duygularla korkarlar. Bu korku onların dünyevi işlerinde vicdani bir sorumluluk göstermelerine sebep olur. Böylece şiddet ve gayri meşru işler bu insanlar arasında yok denecek kadar azdır. Hemen hemen her köylerinde bir cami vardır. Bu camiler sadece mevcudiyetlerini fiziki olarak değil cemaatleri ile de gösterir. Camiler her zaman cemaate sahiptir. Cami mimarileri klasik Urfa mimarisidir. Basit yapılıdır.
YAŞADIKLARI YERLER
Şanlıurfa’nın batısında Suruç, Bozova merkez ilçeler olan Karaköprü, Eyyubiye, Haliliye ve Kuzeyde Siverek Viranşehir, Hilvan merkez ve bağlı bazı köyleri de kapsayan geniş bir alanda yer alan 42 köyde ve il-ilçe merkezlerinde yaşarlar. Köylerin yolları yakın zaman içinde asfaltlanmıştır. İpekyolu Mersavî köylerini kuzey ve güney olarak ikiye böler. 2006 yılında yapılan otoyolun bağlantı yolu Mersavî köylerinin tam ortasından geçer. Bu yol sayesinde köylerin kıymeti arttı, toprak değer kazandı. Şehre yerleşmiş çoğu Mersavî artık köye dönüş yoluna girmiş ve köylerde kalan topraklarında başta Urfafıstığı olmak üzere badem, zeytin ve çeşitli meyve ağaçları ile bahçeler yetiştirmek için çalışmaktadırlar.
MERSAVÎLERİN YAŞADIĞI KÖYLER
< >Arıcı (Bazın)BelveranBüyükalanlı (Keşişlığamezın)BüyükkubıkÇolmekçiDodEymanEyyüpnebiGeçiburç (Keçiburç)Gokören (Gökveren)HerimAyanlar (Hut)İnanlı (Bedin)İncan (Hemi)KaracurunKaraharabe (Hırabreş)Karataş KeçiburçKermitliKırkpınar (Kırkpiyar)KızılburçKızlarKulanşehirKundırlıKüçükalanlı (Keşişlıgaçuk)KüçükkubıkLüleci (Lürık)Mehmetçik (Tatmeseku-1)Mehmetçik (Tatmeseku-2)Mehmetçik (Tatmeseku-3)Otlukalan (Kaynter)PirhelilSalıkSarımağaraSarışehy (Şarsıh)SayburçSerreşikSeyitören (Seydveran)SultantepeTaşanYoğunburçYuvacalı (Helun)Küçükalanlı Köyünden Mersavi çocuklarla
Kızılburç Köyü
EĞİTİM
Eğitim Mersavîler’in en çok değer verdiği bir olgu olmuştur artık. Eskiden çocukların okula göndermekte tereddüt eden birçok Mersavî artık kız ve erkek ayrımı yapmadan tüm çocuklarını okula göndermeye başlamıştır. Son yıllarda Mersavîler içerisinde Şanlıurfa’daki diğer ailelere göre oldukça fazla sayıda Üniversite öğrencisi olması eğitime verdikleri değerin gittikçe arttığını göstermektedir. Bu da genç nüfusun geleneksel yapı dışında bir sosyal yaşam tarzı sürdürmesine ve sosyoekonomik yapının kökten değişmesine sebep olmuştur. Birçok Mersavî genci doktor, avukat, öğretmen, eczacı ve mühendis gibi branşlarda eğitim görerek ülkesine ve milletine hizmet etmektedir. Şanlıurfa’da gerek Devlet dairelerinde gerekse özel sektörde geniş alanlarda mesleklerini icra eden Mersavîler’e rastlamak mümkündür. Bu durum MER-DER yönetimi olarak bizi memnun etmektedir. Bu tür güzel gelişmelerin ailemizde gelişerek devam etmesi için bugüne kadar yaptığımız gibi elimizden gelen her türlü fedakârlığı yapmaya devam edeceğiz inşallah.
TARIM VE EKONOMİ
< >Tarım alanlarının özellikleriTarım alanlarına ekilen ürünler BuğdayArpaMercimekKarpuz[16]KavunSusamDomates[17]AcurNohut
Meyve ve sebze tarımıAt yetiştiriciliğiSu problemiRakım olarak yaşanılan Mersavî köyleriŞekil SEQ Şekil \* ARABIC 2 Haritada Köylerimiz
Mersavî köylerinin rakımı Şanlıurfa merkezinkine göre daha yüksektir. Yaklaşık sekiz yüz rakım ile şehir merkezine göre deniz seviyesinden daha yüksektir. GAP’ın hiçbir bereketinden faydalanamamışlardır. Onlar Şanlıurfa’nın üvey evlatları gibidir. Organize sanayi bölgesi Mersavî köylerinin arasında olduğu halde Mersavîler hiçbir fayda görmemişlerdir. Oysa bu bölgeye sanayinin gelmesi için sahip oldukları tarlaları devlete adeta yok pahasına vermişlerdir.
MERSAVÎ KELIMESININ EFSANESI (HIKAYESI)
GÜZELLER GÜZELİ MERS’İN HİKÂYESİ
Mersaviler’in bugün Viranşehir ilçesi yakınlarında olan MERS köyünde yaşadıkları dönemde, beş erkek, bir kız kardeşin kaderi zalim bir ağanın eli ile yazılır.
Babalarını kaybetmiş olan bu altı kendi halinde yaşayan kardeş köyün en efendi ailelerinden idiler.
Beş erkeğin beşi de dürüst, namuslu ve adil idi.
Kız kardeşleri köyün en güzel kızı idi. Onu görenler bir daha görmek ister, bir gören de onunla evlenmek isterdi. Ay doğunca serin yaz akşamları onun güzelliği kadar aydınlatamazdı MERS köyünü.
Güzelliği dillere destan idi.
Köyün bir de ağası vardı; zalim mi, yardımsever mi belli olmayan. Köyün en kötü zamanlarında yardım ederdi köylüsüne ama en güzel, en iyi gelirini de elde ederdi. Kimse karşı gelmezdi, gelemezdi. Ses çıkarmayana munis, hakkını İsteyene, ya da karşı gelene de zalim idi.
Ağa MERS’in en güzel kızına âşık olmuş. Güzelin ayaklarına altından halılar sermek varken o, zalimin zulmünü göstermiş köy yerinde. MERS’in en güzel kızını benden başka kimse alamaz diyerek kardeşlerinden istemiş. Kardeşleri kız kardeşlerine danışmışlar. Zalim ağa seni ister demişler. Kız kime sevdalı bilinmez gizliden gizliye ama ağayı istememiş:
“Siz benim ağabeylerim iseniz beni zalimlerden korumanız gerekir demiş.”
Ağaya olumsuz cevap ulaştırılmış aracılar ile…
Ağa bu. Nasıl olur da kendisine istenilen verilmez. Küplere binmiş, öfkeden kudurmuş. Sağa sola haber salmış; öldürürüm, yaşatmam demiş.
Aracılar girmiş araya. Bir gençlere bir ağaya haber ulaştırmışlar. Ama kız; “Nuh demiş, peygamber“ dememiş. Cevabı hep olumsuz olmuş.
Fakat ne yapacaklarını da bilmeden kalakalmışlar. Baba yok, yol göstermeye cesaret edecek başka bir büyük de yok. Kimse ağanın zulmüne karşı gelmek cesareti gösteremiyor.
Kardeşlerden küçüğünün aklına bir fikir geliyor.
“Biz, kız kardeşimizi ağaya vereceğimizi söyleriz. Gelsinler hazırlık yapsınlar, biz de bu arada zaman kazanırız. Bir hal çaresine bakarız.” Demiş
Gün gelmiş hazırlıklar tamamlanmış. Ağa ekibi ile kına için kız evine gelmiş. Adet odur ki kına yakılır, kına yakanlar evlerine dönerler, ertesi gün gelip kızı alırlar. Ama öyle olmamış. Ağa bir şeylerden şüphelenmiş.:
“Bugün kızı alıp götüreceğiz,” demiş.
Zaten henüz bir plan yapmamış olan gençler neye uğradıklarını şaşırmışlar. Bir ara toplanıp bu konuyu tartışmışlar. En küçük olan şöyle bir fikir ileri sürmüş:
“Siz hemen çadırlarınıza gidin, sahip olduğunuz atlarınıza, eşeklerinize ne kadar alabileceğiniz eşya varsa yükleyin ve yola koyulun. Kız kardeşimizi de yanınıza alın. Ben onun yerine geçeceğim. Bir ara bir çaresine bakar ben de sizin peşinizden gelmeye çalışırım.” Der. Herkes kabul eder. Küçük kardeş kız kardeşinin olduğu çadıra geldi. Ona durumu anlattı. Küçük kardeş gelinliği giydi, duvağı geçirdi kafasına ve gelin alayını bekledi. Ağanın yardımcıları gelip gelini aldılar. Ata bindirdiler ağanın çadırının yolunu tuttular. Akşam karanlığından faydalanıp giden kardeşlerin aklından çıkmayan ise küçük kardeşlerinin başına gelebilecek olan kötü durum idi. Onun öldürülme durumu söz konusu idi. İçleri rahat olmasa da üzgün üzgün yola devam ettiler.
Ay gökyüzünün güneşi idi bu akşam MERS ise solgun. Yüzünde hüzün vardı. Anne ve baba yadigârı küçük kardeş geride kalmıştı hem de zalim bir ağanın çadırındı gelinlikli, duvaklı.
Ağa bir süre sonra çadıra geldi. Gecenin eğlencesi ve sahip olacağını hayal ettiği MERS’in odadaki varlığı ona tatlı bir sarhoşluk vermişti.
Mers zannettiği küçük kardeşe yaklaşınca, küçük kardeş, koynunda sakladığı hançeri ani bir hareketle ağanın karnına batırdı.
Biraz önce zevk çemberinde gezinen ağa şimdi acı içinde yerlerde idi. Artık durma zamanı değildi. Siyah kıl çadırın ip ile bağlanmış perdesini kaldırıp çadırın etrafında kimsenin olup olmadığını kontrol ettikten sonra hızla kardeşlerinin gittiği yola düştü.
Artık durma zamanı değildi. Ardına bile bakmadan uzaklaştı MERS köyünden.
Dünya dönüyor, dağ taş MERS diye haykırıyor. Yıldızlar gözyaşı olmuş yere yağıyor. Kara bulutlar kaplıyor ortalığı yaz ortasında. Göz gözü görmez oluyor. Kimse takibe çıkamıyor gençleri o gece sabah olana dek.
Beş kardeş, Büyükkeşişlik[18] köyüne gelirler. Burası mağaraları ile bilinen bir yerdir. Ortasında bir doğal hendek bulunur. Buna Kürtler “feyt” derler. Mağaranın birine yerleşirler. Ağayı öldüren küçük kardeşin çok güzel bir hanımı vardır. Adı Gazal’dır. Çocuklarının koruyucusu, eşinin sevdiği, evininin eşinden sonra direği… Bugün ĞAZOĞLU dedikleri aile bu küçük kardeşin soyundan gelir. Gazal’ın bir erkeği aratmayan yiğitliğidir. Bir aile soyuna ad veren…
Gazal’ın çok tatlı bir oğlu vardır beş kızdan sonra olan. Bu oğlana çok düşkündür. Herkese Kürtçe lavık dekat(dikkat) bıkın(edin), lavık(oğlan) bınnerin (bakın), lavıkı (oğlan)lı kuye (nerede)… gibi kullanımlarla korumak ve kollamak istemlerini dile getirirmiş. Çocuk büyüdükten sonra da lakabı “lavık” olarak kalmış annesinin yanında. Ailenin diğer fertleri de onu “lavık” olarak bilmişler. Bu nedenle ondan olan nesle ad olarak “lavîler” denmiştir.
Ağanın emir eri de bunların izlerini sürerek Büyükkeşişlik köyüne yakın bir mesafede olan Küçükkeşişlik köyüne kadar gelir. Burada ağanın zulmünden kurtulmuş olmanın verdiği rahatlıkla düşünürken kardeşleri takip etmekten vazgeçer ve o da Küçükkeşişlik köyüne yerleşir. Emir eri olarak bilindiğinden bugün “Emiri” olarak bilinen ailenin bu mert adamdan geldiği söylenir.
Mers, kardeşlerini korumak ve kollamak için daha sonraki yıllarda Büyükalanlı “büyükkeşilik” köyündeki evlerinde yaşarken hiç dışarı çıkmamış ve kardeşleri hepsi tek tek evlenip evi terk edene kadar onlara hizmet etmiştir. Daha sonraki dönemde de güzelliği günden güne yayılmış, dağları, ovaları, çölleri aşmış ve ta Arabistan diyarına kadar gitmiştir. Birçok Arap şeyhi Mers’i istemeye gelmiş ama o kardeşlerinin izinleri olmadığı için evlenmemiştir.
Beş kardeşin beşi de Mers’i korumak için evlenmesine izin vermemişler. O da kaderine boyun eğmiş evlenmeyip büyük anne olma duygunu yaşayamamıştır.
Mers köyünden çıkan ve mertliklerini zulme karşı durarak sürdürebilme durumu kalmayınca zalimi zulmü ile baş başa bırakıp yerlerini, yurtların terk etme durumunda kalan Mersaviler, Mers gibi dünya güzeli kardeşlerini evlendirmediklerinden Mers’in olması muhtemel aşk hikâyesini yazmak mümkün olmamaktadır.
Aslında bir başka rivayette de Mers’in bir Arap Şeyhi ile evlendirildiği ve başka diyarlara gönderildiği söylenir. Böylece dünyalar güzeli Mers, aşiret ağalarının zulmüne boyun eğilip de evlendirilmek durumunda kalınmamıştır.[19]
Zulüm, bir ailenin yer değiştirmesine, bir genç kızın da kaderinin bağlanmasına sebep olmuştur.
İşte bu hikâyede anlatılanlardan hareketle biz diyoruz ki, Mersaviler mert insanlardır. Kötülüklere ve belalara bulaşmamak için gayret ederler. Bu nedenle onlar merttir ve belaları savarlar başlarından. Onlara MERSAVİ denir. Onlarda ağalık yoktur. Her evin ağası aile reisidir. Genel olarak bilinen ağaları da kollama ve koruma görevi yapan ailenin en mert, en cömert olanıdır; sofrası herkese açık eli boldur. Yoksulları korur, garibanları barındırır. On altıncı yüzyıldan beri onlar gerçek demokrasi içinde yaşarlar.
Hüseyin KAYA
BÖLÜM 3
MER-DER’ KURULUŞU
2007 Aralık ayında resmi olarak kurulumu tamamlanan derneğin kurulum aşaması ve belirlenen hedefler dernek yönetimimin aşağıda açıkladığı şekilde bir bildiri ile tüm Mersavi akrabalara duyuruldu ve bu çalışma 2008 yılı takvimi ile birlikte bin adet basılarak akrabalara dağıtıldı, böylece dernek kurulumu duyuruldu.
İşte o açıklama:
“Derneğimiz kurulumunu tamamlamış bulunmaktadır. Derneğimizin kurulumu aşamasında gayretlerini esirgemeyen tüm üyelerimize teşekkürlerimizi sunarken desteklerinin de devamını diliyoruz.
MER-DER, Mersavîlerin dernek kurma aşamasında uzun tartışmalar sonucu ortaya çıkan bir sözcüktür. Mersavî’nin kısaltılmışı olarak “Mer” ile dernek sözcüğünün ilk hecesi “der” birleştirilerek MER-DER oluşturuldu.
MED-DER’ in açılımı, Mersavî Sosyal Yardımlaşma, Dayanışma, Kültür Ve Eğitim Derneği’dir.
Sevgili Mersavîler, dernek tüzüğünde de belirtildiği üzere, tüm akrabalarımızın tanışıp kaynaşmasını sağlarken birlik ve beraberlik örneği olabilecek güzel insanların meydana getirdiği bir topluluk oluşturmak istiyoruz.
Allah her ırktan insana birbirlerini tanımaları ve bilgilerini paylaşmaları çağrısında bulunur. Allah: “ey insanlar, biz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, sizi birbirinizle tanışasınız diye büyük cemiyetlere ve kabilelere ayırdık.” Demiştir. Biz de bu anlamda bizim Mersavî aşireti ile diğer aşiretler arasında kaynaşmayı sağlayacak ve varsa küskünlük ve kırgınlıklara son verecek, kavga ve şiddet olaylarını sonlandıracak ve kaynaşmayı sağlayacak bir davranış biçimi geliştirmek istiyoruz. İnsanlar içlerindeki insani duyguları ön plana çıkarmalı ve kalbinin, aklının sesini dinlemelidir. İnsanlar birbirlerini daha yakından tanımak üzere kaynaşmalıdır. İletişim her şeyin başıdır. Aralarında sorun olan insanlar konuşmak için fırsat kollamalıdır. Karşılıklı saygıya dayalı bir arda oluş sergilenmelidir.
Bir arada oluş ortak bir çaba gerektirir. Ortak çaba dayanışmayı sağlar. İnsanlar birbirlerine önem vermek, bu dünyayı her türlü kötülükten kurtarmak için birbirine bel vermek durumundadır. Birbirimizdeki farklılıkları anlayışla karşılamalıyız.
Derneğimizin amacı insanlar arasında köprüler kurmak ve geçmişi sorgulamadan dersler alarak geleceğe yönelik planlar yapmak gayesindedir. Gönülden gönle akan sevgi seli kurulduğu zaman bir aşiretten bir şehre, bir şehirden bir ülkeye, bir ülkeden kıtalara doğru barış ve kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma sağlanmış olacaktır. Dernekler toplumlara öncü olmalıdır. İyi ve güzel olan her şey derneklerin uygulama alanında olmalıdır.
Yoksul olan kesimlerin korunup kollanması, güçsüzlerin gözetlenmesi ve hastaların desteklenmesi toplumda barış ve kardeşliği sağlamanın en temel taşıdır. İşsizlere iş vermek öncelikli hedefimizdir. Dernek toplum ile devlet arasında SODES gibi sosyal destek sağlayan tüm projelerde uygulayıcı ve proje üretici olacaktır.
Nitekim 2008 SODES uygulamasında MER-DER olarak yaptığımız projelerle yaklaşık yirmi hemşerimizi ve akrabamızı iş sahibi yaptık. Bunu yaparken liyakati elden bırakmadık. İşe yerleştirilen kişilerin en hak edenler olmasına ve yapacağı işe bilgi görgü, yetenek ve eğitimi ile uygun olmasına çalıştık.
Dayanışma her toplumda ve dinde temel bir insani değerdir. Sivil toplum örgütü olarak bizim oynayacağımız rol, destek vererek dayanışmaya katılma isteklerini ifade eden kişiler ile ihtiyaç sahipleri arasında bir köprü olmaktır.
Aşiretin her hangi bir üyesi acı çekerken diğer üyelerin bundan haberdar olmaması, şehrin her hangi bir mahallesinde hayata küsmüş bir vatandaşın varlığının bilinmesi ve buna el uzatılmaması bize de acı ve hüzün verir.
Biz kavganın tarafı olmayıp toplum için lazım gelen her türlü güzelliklerin tarafı olacağız.
Asırlık bir çınar ağacı gibi kök salmış, ihtişamlı ve muazzam bir görüntü arz edip serin ve tatlı bir gölge olarak insanların manevi ruhunda tarihsel bir etki bırakan Mersavî sözcüğü ile Mersavîler bu sözcüğünün ihtiva ettiği aşiret olgusu ile tarihin bilinmeyen zamanlarından bugüne tatlı ve sakin bir su kaynağı olarak Şanlıurfa ilinin batı kesimlerinde yaşaya gelmiştir.
Aşiretin yayıldığı coğrafi alan Şanlıurfa’nın bozkırlarının hâkim olduğu dağlık taşlık ve kurak yapısını oluşturur.
Yoksulluğun ve cahilliğin hâkim olduğu istisnai dönemler dışında aşiret kardeşliği korunmaya çalışılmıştır.
Zaman içinde artan nüfus gelişen maddi şartlar Mersavîlerin kendi içinde dallanıp budaklanmasına sebep olmuştur. Bugün aşağı yukarı 50 bin civarında nüfus olarak 32 köyde ve şehir merkezinde yaşamaktadırlar.
Aşiret üyeleri kendi içlerinde tarihsel süzgeç içinde Urfa’nın bozkırlar ile mücadele edip yaşam savaşı verirken diğer aşiretler ile fazla çatışmalara girmemek için gençlerine hâkim olmak üzere ahlakî değerlere önem vermişlerdir.
Genç nesil geçmişin süregelen vurdumduymazlığını ve kadir kıymet bilmez sorumsuzluk örneklerini geride bırakmak istiyor. Geleceğin insanı güç birliği yapan grupların hâkimiyeti ile şekillenecek, yeni ve hayranlık uyandıracak bir topluluk meydana gelecektir.
Dernek, resmi kurulum aşamasını Kasım 2007 tarihi itibari ile tamamlamıştır.
Tüm uygar toplumlarda sivil toplum örgütleri kuruluş gayelerine bağlı olarak çeşitli görevler yüklenirler.
MER-DER (Mersavî Sosyal Yardımlaşma, Dayanışma, Kültür Ve Eğitim Derneği) kuruluşunu gerçekleştiren özüne bağlı, kültürünü yaşatmak; yeni yetişen neslin önünü açmak; yeni ufuklara yol göstermek gayesinde olan gayretli bir avuç gencin; birlik ve beraberliği tesis etmek, müreffeh bir nesil inşa etmek için girdiği bu yolda tüm Mersavî’yim diyen yaşlı-genç kadın-erkek herkesin desteğini almak hedeflere ulaşmak için gerekli bir davranış olacaktır.
Örgütlü ve disiplinli bir toplum olma yolunda harekete geçmiş bulunmaktayız. Bu hareketin tüm akrabalarımızdan destek bulacağını umuyoruz.
Tüm Mersavîler’i temsil etmek üzere destek bulması geleceğe yönelik çalışmalar yapabilmek açısından önem arz etmektedir. Derneklerin ayakta kalarak faaliyetlerini sürdürebilmeleri elde edecekleri maddi ve manevi destekle olur.
Akrabalık bağlarına kıymet veren,
akrabalığın gelişmesini isteyen,
birlik ve beraberlik duygularını geliştirerek Mersavîlerin yaşadığı yerleri canlı ve hareketli bir
yapıya kavuşturmak gayesiyle tüm gençlerimizi koruma ve kollama amacı güden,
yoksullarımıza iş ve aş kazandırmak isteyen,
sadece bu dünyanın değil diğer dünyanın da kazanılması gerektiğini düşünenlerin biraz da kendinden vererek yeni kazanımların peşinde koştuğu insanlar olma yolunda yeni bir nesil oluşturmak isteyen,
eğitim ile tüm neslimizin ufkunu açacak çalışmalar yaparak geleceğe yön vererek yeni nesle yol gösterecek olan,
bakımsız ve çaresiz olanlara destek olup tüm köylerimize yeni bir çehre kazandıracak olan ve Mersavîliğin Şanlıurfa’mızda hak ettiği mümtaz yeri almasını sağlamak gayesiyle ilmi araştırmalar yapacak olan derneğimize her Mersavî’nin desteğini bekliyoruz.
MER-DER yeni anayasa çalışmalarına yeni ve demokratik bir anayasa taslağı yazarak katkıda bulundu. Bu katkı milliyet gazetesinde aşağıdaki yazı ile haberleştirildi.
YENİ ANAYASA TASLAĞI ÖNERİMİZ
Meclis, bir kez daha yeni ve sivil bir anayasa mesaisine başlıyor.
………….
"Meclis yeni anayasa yapabilir mi?" tartışması geride kaldı
Tam anayasa metni sundular
Yen anayasa çalışmaları için komisyon inisiyatifinde kamu spotu hazırlanarak ulusal kanallarda yayınlandı. Sivil toplum örgütlerinin organize ettiği "Türkiye konuşuyor" adı altında illerde toplantılar yapıldı, Komisyon Başkanı ve üyeleri toplantılara katılarak görüşlerini aktardı. Komisyon bünyesinde oluşturulan üç alt komisyon; anayasal kurumlar ve siyasi partiler kategorisinde 42 kurum ve kuruluşun, meslek örgütleri ve sendikalar kategorisinde 39 kuruluşun, sivil toplum örgütleri kategorisinde 79 dernek, vakıf ve platformun görüşünü aldı. Ayrıca oluşturulan yeni anayasa web sayfası üzerinde 66 binden fazla görüş de komisyona iletildi. Elektronik posta üzerinden de bin 872 özel ve tüzel kişi görüş gönderdi. Posta yoluyla bin 50 kişi ve kuruluş yaklaşık 18 bin 350 sayfa tutan görüş iletti. Bunlar arasında; 104 üniversite, 5 enstitü, 58 vakıf, 102 dernek, 32 platform, 21 siyasi parti, 21 kamu kurumu, 34 meslek örgütü, 30 sendika, 19 diğer STK olmak üzere toplam 426 "kurumsal görüş" TBMM'ye iletildi.
Gelen görüşler arasında 19 kuruluş, tam anayasa metni sundu. Birlik Vakfı, ErgenekonPartisi, Fatih Medreseleri, ağırlıklı olarak Şanlıurfa'nın köylerinde ikamet eden aşiret mensuplarının kurduğu Mersavi Sosyal Yardımlaşma, Dayanışma, Kültür ve Eğitim Derneği (MER-DER) de tam anayasa metni sundu. ABD'de yaşayan jeoloji ve jeofizik uzmanı Öz Yılmaz, tek başına özgün bir anayasa taslağı hazırlayarak Meclise sundu. Yılmaz'ın, şekil bakımından ABD Anayasasını, dil açısından da Osmanlı Türkçesi esas alınarak hazırladığı "Türkiye Cumhuriyeti Kanun-i Esasi" başlıklı önerisi, ilk gelen görüşler arasında yer aldı.[20] …………….
Yeni anayasa umuduyla 19 Ekim 2011'de çalışmalarına başlayan Komisyon yazım aşamasındayken, diğer iki aşamaya geçmeden, 18 Kasım 2013 tarihinde çalışmalarına son verdi.
……………..
TBMM kayıtlarında yeni anayasa teklifi ile ülkemize bir hizmet sunmuş olduk. MER-DER ve Mersavîler artık Meclisin arşiv kayıtlarında yüz yıllarca belgelenmiş olacaktır.
MER-DER Aanayasa taslağı sundu. Meclis tutanaklarına geçen bu bilgi mecliste konuşuldu.[21]
BERABER
Mersavî ailesi üyesi olarak bizler, sahip olduğumuz manevi kimliğimizle övünürken, geçmişimize ve geleceğimize sahip çıkma adına kurduğumuz bu deneğin ayakta kalabilmesi için siz değerli Mersavî ileri gelenlerin de desteğine muhtaçtır. Atalarımızın; “Bir elin nesi var iki elin sesi var.” söyleminde olduğu gibi birlik ve beraberliğin kazandıracağı gücün farkında olarak dimdik ayakta durma gücü bulacağız.
Bazılarımız manevi desteği ile bazılarımız da maddi desteği ile derneğimizi canlı tutma azim ve kararlılığında olacak ve geleceğe yönelik güzel projelere imza atacağız.
Yeni nesil bizlerden çok şeyler beklemektedir. Bu nedenle herkes kendi açısından şapkasını önüne alarak şöyle düşünmelidir : “Ben atalarımdan ne gördüm ve çocuklarıma ne bırakacağım. Ahiret yurdunda beni ne savunacak, kime ne kadar iyiliğim dokundu? Daha neler yapabilirim?”
Mer-Der Yönetim Kurulu
MER-DER AÇILIŞINDAN GÖRÜNTÜLER
Dernek açılışına büyük bir coşku hâkimdi. Açılış yemeğine katılan devlet erkânı ve akrabalarımız, deneğin ilimizde göstereceğine inandıkları eğitim ve öğretim faaliyetleri ve kültürel çalışmalarda en iyi başarıyı elde etmesi için yardımlarını esirgemeyeceklerini ifade ettiler. Sultan Sarayı Lokantasında verilen dernek yemeğine bin civarında akrabamız katıldı. Açılış görülmeye değerdi. Açılış ile birbirin çok uzun zamandır görmemiş olan akrabalarımız bir araya gelip sohbet etme fırsatı buldu. Özlemler giderildi. Geleceğe yönelik hayır duaları edildi.
MER-DER YÖNETİM KURULU
MERDER EĞİTİME KATKI SAĞLIYOR
MER-DER(MERSAVÎİ SOSYAL YARDIMLAŞMA DAYANIŞMA KÜLTÜR VE EĞİTİM DERNEĞİ), Mersavî aşireti mensuplarından olan gençlerin 2007 Kasım ayında kurduğu, geçmişten geleceğe bir eğitim köprüsü olmak gayesi ile hareket eden, sosyal, kültürel ve eğitim çalışmaları yapmak üzere kurulmuş bir dernektir,
Mersavî köylerinin bulunduğu alan Şanlıurfa merkezinin doğusunda Suruç ilçesine kadar olan geniş bir alandır. Bu, kıraç olan bölgede yaşayan Mersavîler’in eğitim alanında çocuklarını yetiştirmek üzere okullara verdiği destek, kendi yağında kavrulan ve yoksulluk sınırında olan bu insanların eğitim için ne gibi fedakârlıkları yapabileceğinin de göstergesidir.
Sayburç köyü, Mersavîler’in en yoğun olduğu köylerdendir. Bu okulun sekiz yıllık eğitim-öğretime geçtiği günden bu yana okul idaresi ve köy halkı el ele gönül birliği ile birçok sosyal faaliyetlere imza atmışlardır.
Okulun her türlü eğitim ve sosyal faaliyetlerinde MER-DER bir aile birliği gibi çalışacak ve bu okulda okuyan yavruların eğitimin en üst seviyede gerçekleşmesi için elinden gelen tüm imkânları seferber ederek katkıda bulunacaktır.
Eğitim seviyesi yükseldikçe aşiretlerin gelişen dünyamıza entegresi daha kolay olacak ve her türlü kavga ve şiddetin hâkim olduğu olumsuz tavır ve davranışlar sergileyen toplum yapısı da değişecektir.
Toplumu kalkındıran öğelerin başında eğitimin geldiğini biliyor ve buna inanıyoruz. Bu nedenle her insan evladının kız erkek ayrımı yapılmadan okutulması gerektiğine inanıyoruz. Bu nedenledir ki bizim dernek olarak ilk icraatımız da eğim ile ilgili olmuştur.
MER-DER Etüt Merkezi ile üniversiteye hazırlanan tüm Şanlıurfalı gençlerin eğitim olanaklarına kavuşması için fırsat oluşturulmuş; Halk ile ilişkiler ve sekreterlik kursları ile de işsiz gençlerimize iş imkânına kavuşabilmeleri için meslek edindirme kursları açılmıştır. Tüm bu çalışmalar SODES kapsamında devletimiz ile işbirliği halinde yapılmıştır.
Bu süreçte Derneğimiz akrabalarımızdan ve dezavantajlı diğer kesimlerden yaklaşık 700 öğrenciyi burslu olarak etüt merkezinde eğitmiş ve 500 civarında öğrencinin çeşitli üniversiteleri kazanmasına vesile olmuştur. Toplum yararına olan bu tür projelerin yapılması ve uygulanması sürekli hedeflerimiz arasında olacaktır.
Eğitime verdiği desteği her fırsatta dile getiren MER-DER Yönetim Kurulu, Sayburç İlköğretim Okulunu ziyaret ederek bu desteğini yeniledi.
Sayburç ilköğretim okulunu yönetim kurulumuz tarafından ziyaret edilmiş ve eğitim olanakları araştırılarak derneğimizin kültürel ve eğitim faaliyetlerine verebileceği destek yöntemleri araştırılmıştır. Maddi ve manevi desteğimizi her zaman eğitim için harcayacağımızı ifade ederek okul çalışmalarında birtakım yardımların yapılması üzere hazırlıklar yapılmıştır.
Bu amaçlar doğrultusunda bir taşıma merkezi eğitim yuvası olan Sayburç İlköğretim Okulunun ve idareci ve öğretmenlerini yaptığı kültürel ve sosyal faaliyetlerden dolayı kutlarız.
MER-DER( MERSAVİ SOSYAL YARDIMLAŞMA DAYANIŞMA KÜLTÜR VE EĞİTİM DERNEĞİ) EĞİTİM ÇALIŞMALARI VE SONUÇLARI
Derneğimiz Şanlıurfa’da ve doğu illerinin tamamında geri kalmışlık simgesi olan cehaletin, insanlar arası husumetin, kan ve gözyaşının sona ermesi için birtakım etkinlikler yapmak üzere kültür, sanat ve eğitim alanında çalışmalarda bulunmak üzere kurulmuştur.
Eğitim toplumun temelini oluşturur. Eğitim toplumda kalkınmasının en temel ilkesidir. İlimizin batısına kıraç köylerde yerleşen Mersavi aşireti mensuplarının köyden şehre göç eden aile mensuplarının çağdaş dünyanın nimetlerinden faydalanmalarını sağlamak ve bunu yaparken kendine ve milletine faydalı olabilecek faaliyetlerde bulunmak üzere iyi ve gayretli insanlar yetiştirmek üzere oluşturulmuş bir oluşumdur. Bu nedenle dernek ilk icraatını SODES çerçevesinde bir eğitim projesi ile gerçekleştirmiştir.
2008 yılında sunulan üç projeden ikisinin kabul edilmesi ile çalışmalara başlayan dernek hem insanların devletin olanaklarını en uygun ve verimli şekilde kullanımını sağlamış, hem de birçok insana iş ve aş imkânı kazandırmıştır.
MER-DER Etüt Merkezi bu bağlamda eğitim alanında derneğimizin yaptığı çok önemli bir projedir. Bu proje ile yoksulluk sınırları içinde olan ve üniversite sınavına hazırlanan fakat okul dışında bir hazırlık desteği bulamayan, dolayısıyla bir dershaneye gidemeyen 125 öğrenci kaydı alınarak ÖSS’ye hazırlanmış ve bunlardan yaklaşık yüzde yetmişi sınavda başarılı olarak bir yükseköğrenim kurumana kayıt olma fırsatı bulmuştur.
ÖSS, öğrenciler için temel bir hedef ise de asıl önemli olan devleti ile barışık ve modern çağdaş dünyanın şatları ile yüzleşen yoksul kesimdeki insanların devlete bakış açıların değişmiş olmasıdır. Devletin her zaman halkının yanında olduğu bu proje ile kanıtlanmıştır.
Projemiz ile hedeflenen halk kitlesi;
< >“İlimizin kenar semtlerinde yaşayan ve maddi zorluklardan dolayı topluma entegre olmakta zorluk çeken çocuklar, gençler ve kızlardan üniversiteye hazırlanan ve herhangi bir eğitim desteği alamayanların maddi olarak desteklenmesi ve eğitim desteği verilerek topluma kazandırılması gereken çocuklar ve gençler,İlimizde maddi imkânsızlıktan dolayı eğitim desteği alamayıp çok zeki olan ve eğitildiği zaman devletine ve milletine yararlı olabilecek gençler “ olmuştur. Etüt merkezinde iki fen şubesi, iki sosyal bilimler şubesi ve bir Eşit Ağırlık şubesi olmak üzere üç farklı alanda eğitim verilmiştir. Bu eğitimlerden 125 öğrenci faydalanmış ve bunların yüzde yetmişi üniversiteli olmuştur.
İnsanların yoksulluğu yüzlerine söylenmemiş ve tam bir dershane eğitimi verilerek psikolojik destek çalışmaları yapılmıştır.
Etüt merkezi önce insan anlayışı ile hareket ederek tüm öğrencilerine her türlü eğitim materyali desteğini vermiştir. Materyaller öğrencilere dağıtılmış ve bunların azami derecede eğitim olanaklarından faydalanmaları sağlanmıştır.
Sınav öncesi öğrencilere moral gecesi düzenlenmiş ve Urfa sıra geceleri ile öğrenciler coşku yaşamış, aldıkları bu motivasyon ile sınava girmişlerdir.
İlimiz sınırları içinde olan Harran Üniversitesine gezi düzenlemiştir. Bu gezi neticesinde ilk defa bir üniversite gören öğrencilerin yaşadığı sevinç ve şaşkınlık yüzlerine yansımıştır. Ders kitaplarının yaprakları arasına sıkışmış öğrenciler ilk defa değer verildiklerinin farkına varmış ve insan olduklarının bilincine varmışlardır.
Derneğimiz hem etüt merkezi ile beş yılda yaklaşık 2500 öğrenciye eğitim katkısı sağlamış, hem de meslek edindirme kursları açarak yaklaşık beş yüz kişiye mesleki bilgilendirme yapmış ve bunların bir kısmına da Halk Eğitim Müdürlüğü ile iş birliği kurarak belgelendirme yaparak iş bulma imkânı bulmalarını sağlamıştır.
BÖLÜM 4
BERABERLİĞİMİZİ NASIL SAĞLAYABİLİRİZ
MERSAVİ ailesi mensupların son zamanlarda gösterdiği büyük ilerleme performansı birçok aşiret reisinin ve hatta siyasi platformda söz sahibi olan kişilerin sindirme politikası ile karşı karşıya kalmış görünüyor. Ailemizi bölmek, parçalamak istiyorlar. Bu kolay olmuyor ama onlar da durmuyorlar. Kendini aşan yeni nesil gençlerin önüne hep yeni duvarlar koyuyorlar. Bunu yapmak için de eski nesilden bazılarımızı yanlarına çekmeyi başarıyorlar. Bunu nasıl yaptıklarını bilmiyoruz, öğrenmek de istemiyoruz. Bizim derdim akrabalarımın nasıl birlik ruhu sağlayacağı ve her ortamda birbirimizi savunacağımızdır.
MERSAVİ kurmayları, evet kurmay diyorum ben, bir araya gelmelidir artık. Arada bir husumet yok, kaba söz yok, şiddet yok … Neden bir araya gelemiyoruz?
Aktif siyasetin içinde istişare ederek, MERSAVİ olarak doğrudan kendini ailenin bir parçası sayan insanların bu kötü gidişat konusunda kafa yormasının zamanı gelmedi mi?
Bencillik noktasından ne zaman nasıl uzaklaşacağız?
Memleket siyasetinde, ekonomisinde, kültürel ve sosyal alanında etkili olmamamızın sebepleri konusunda sürekli zihin yoran, çözüm üreten ve çalışan gençlerin varlığını ne zaman nasıl keşfedeceğiz?
Siyasi arenada boy gösteren adaylarımızın istişare etme mantıkları neden kaybolmuş?
Kendini inkâr etme noktasında neden bu kadar hevesliyiz?
Siyasi prestijimizi nasıl düzelteceğiz? Birlik, beraberlik ve kardeşlik sağlanmadığı müddetçe siyasi arenada söz sahibi olamayacağımız çok net iken, bunu bile bile daha ne zamana kadar sürdürebiliriz?
Birilerinin dediği gibi, biz bir araya gelemeyecek miyiz?
Bizi yıllardır Urfa’nın ikinci sınıf insanı gören, bize geri hizmetlerde iş ve aş veren insanlar, yeni ufuklara sahip yeni neslin önünü nasıl keseceğinin hesaplarını yaparken biz ne âlemdeyiz?
Biz neden bir olamıyoruz?
Bu son sözümüzün dayandığı tespitler tüm Mersavîler’in bildiği ve söylediği şu sebeplere bağlanıyor ve biz bir gün bunun da biteceğini hayal ediyoruz:
Çekememezlik,
Kıskançlık,
Haset,
Önyargı,
Küçümseme,
Menfaatçilik,
Hor görme,
Kendi kararlarını kendi verememe,
Yabancıyı akrabadan önde tutma,
Ve en önemlisi de kendine güvenmeme…
Bu duyguların tamamı terbiye edilebilir, düzeltilebilir, yenilenebilir…
O halde bu söylemleri temel alarak efendimizin birkaç hadisini hatırlamakta fayda var:
Birbirinizi kıskanmayınız, birbirinize kin tutmayınız, birbirinize çirkin sözler söylemeyiniz, birbirinize sırtlarınızı dönmeyiniz, kiminiz kiminizi arkasından çekiştirmesin. Allahın kulları kardeş olunuz.
(Buhari ve Müslim; Huccetül İslam İmam Gazali, İhya-ı Ulumid-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 315)
Sizden önceki toplumların derdi size de bulaştı: Haset ve kin. Kin beslemek kökten kazıyan şeydir. Allah’a yemin ederim ki, iman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız. Size birbirinizi seveceğiniz bir şeyi haber vereyim mi? Aranızda selamı yayın.
(Tirmizi; Huccetül İslam İmam Gazali, İhyau Ulumid-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 425)
O halde söylemlerimizde yumuşak olmalı, kin ve garezden kaçınmalı, birbirimize cephe almamalı, maksadı aşan isnatlarla bir diğer kardeşimizin imanını, insanlığını, kişiliğini sorgulamamalı (fetva üzere bir kişinin imanına bir, kâfirliğine doksan dokuz delil olsa o kişi hakkında yargı kararı verilirken mümin olarak muamele edilir)
Siyasi söylemlerin ardı arkasının kesilmediği bu kısa süreçte yaşanan hırs ve öfkeye esir olmamalı ve sonraki süreçte aramızda zaten mevcut bulunan ayrılık tohumlarını yeşertmemeliyiz...
İnsanlar birbirlerini karşılıklı yaptıkları insanlık ile tanırlar, hatırlarlar. Kimin kime ne yardımı olmuş ise, o yardımlar dile gelir, sevgi ve şefkat dile gelir; dilden dile dolanır ve sonsuzluk kervanını meydana getirir.
Sonsuzluk kervanında, bir fert olmak bize de nasip olursa biz buradayız.
Birçoğumuzun nefsine zor gelecek de olsa, önümüzde Efendimizin sahih kaynakları ile verilmiş hadisi şerifleri varken tavrımızı ve duruşumuzu bir kez daha gözden geçirmemiz elzemdir...
Yunus ne güzel demiş:
“Gelin birlik olalım, işi kolay kılalım
Sevelim sevilelim, bu dünya kimseye kalmaz”
HEDEF KARDEŞLİK İSE
Hedef kardeşlikse kardeşliği savunanlar fedakâr olurlar. Her şeyden önce kendileri kardeşlik örneği gösterirler. Çıkarlar meydana ve kardeş olmak istediklerini haykırır ve herkesi kardeşliğe davet ederler. Bunun için gurur yapmazlar. Gelmeyene giderler, gittiklerini sayarlar, severler, hürmet ederler. Sofralarında oturur, kibir ve gösterişten uzak durur, muhabbet ederler.
Şimdi, “gelin kardeş olalım” demek ne kadar kolay imiş gördünüz mü? Çok kolay görülen bazı hadiseler, aslında çok zordur. En zoru da nefsi yenmektir. Ben duygusuna esir olmuş kimseler kardeş olamazlar, ya da kardeşleri bazı menfaat iplikleri ile kendilerine bağlıdır. Çoğu zaman onlar da bu zayıf ipin farkındadır; ama bu ipi sağlama almak gururlarını inciteceğinden kabullenirler. Birçok siyasetçi bilirsiniz, siyasi arenaya çıktığı andan itibaren etrafında binlerce insan vardır. Beraber dolaşırla, etkinliklere katılırlar, ziyaretlerde bulunurlar… ne zaman ki beklentileri karşılanmaz olursa, işte o an uzaklaşırlar, siyasetçiyi kendi dünyasında bırakırlar.
Siz çok muteber kabul edilebilirsiniz, ama asıl muteberlik tüm kalplere girmektir. Tüm kalplere girmek de tüm kalp sahiplerini saymaktır. Onlardan biri olduğunuzu ispat etmektir. İşinizin çok yoğun olduğu zamanlarda bile onlara zaman ayırmaktır. Her zaman hatırlamaktır.
Kişisel menfaatler için mücadele edenler hep yenik düşmüşlerdir. Tarih çok bencil siyasetçi ve yönetici görmüştür. Çok uzak zamanlara bile gitmeye gerek yok. Yanı başımızda süregelen savaş da şahsilik adına değil midir?
Bizim rahmetli eski Başkanımız Davut Beyin çok güzel bir lafı vardır. O der ki, “eğer siz, “ben” derseniz, başkaları da “ben” der, kimse, “siz” demez; ama siz, “sen” derseniz, siz derseniz başkaları da, “sen” ve “siz” der. Bırakın başkaları sizi ileri sürsün, saygınlığınızı siz anlatamazsınız başkaları anlatır. İlişki kurduğunuz insanlar sizi sizden daha iyi tanır. Onlar üzerinde bıraktığınız intiba, onların sizi lider kabul etmesine kadar gider.”
Şöyle bir rol belirleyelim. Ben bir şeyler yapmak istiyorum diyenler beri gelse, bunlar bir masanın etrafında toplansa ve deseler ki, “Biz aşiretimiz için bir şeyler yapmak istiyoruz. Ama ben diye değil biz diye yapalım.”
Böylece birbirlerine neler yapılması gerektiği ile ilgili beyin jimnastiği yapsalar. Sonra da birbirlerine sen bu oluşumun lideri, başkanı ol deseler ve hep birlikte bir kişide liderlik kararı kılsalar… Ne kadar güzel olur değil mi. Kimse kimsenin siyasi fikrine hakaret etmese, düşünceleri yok saymasa, önce aşireti ve ailesi ön plana çıkarsa ve güç birliği ederek arenaya çıksa nasıl olur?
Örneğin siyasi bir oluşumum içinde bulunmak istiyorsunuz. Önce aşiretinizin ileri gelenleri ile istişare etseniz. Sonra birbirinizle istişare etseniz. Farklı kulvarlarda yarışsanız bile birbirinizin işini zorlaştıracak dedikodulara girmezseniz ne olur?
Kimse kimsenin açıklarını bulmaya, zaaflarını ortaya savurmaya gayret etmese iyi olmaz mı?
Gelin birlik olalım, birlik ile dirlik olalım, dirlik ile güçlü olalım, güç ile de hizmet edelim. Yoksa hep kapılarda bekler sonra da arkanızı döner boynunuzun kökünü kaşıyarak işinize dönersiniz. Bir kapıya tek gitmek ile sizi gönlüne işlemiş yüzlerce dostla gitmek aynı değildir, bunu bilesiniz.
Bize yakışan bu değil mi?
KURUCU BAŞKANIMIZ MERHUM DAVUT KIRMIZIASLAN İLE YAPTIĞIMIZ KISA BİR SÖYLEŞİ
Bize kendinizi tanıtır mısınız?
Ben Davut KIRMIZIASLAN MER-DER Başkanıyım. İl Milli Eğitim Müdürlüğünde muhasebe şubesinde memur olarak çalışmaktayım.
MER-DER nedir?
MER-DER, Mersavi sosyal yardımlaşma dayanışma kültür ve eğitim derneğidir.
Neden bir aile derneği kurmaya ihtiyaç duydunuz?
Toplumun en küçük birimi ailedir. Aile iyi eğitilir ise toplum düzelir; toplum aile bireylerinden oluşur. İyi eğitim görmüş aile bireyleri ahlaklı, faziletli ve modern toplumları meydana getirir. Biz istedik ki dernek olarak toplumu eğitme konusunda bir katkı sağlayalım.
Bu nedenledir ki, ilk icraatımız da eğitim ile ilgili oldu ve devletimizin doğu ve Güneydoğuya yaptığı kalkındırma projesi dâhilinde eğitim ile ilgili iki proje geliştirdik ve projelerimiz kabul edildi. Projelerimizle ilgili ayrıca bilgi vermek isteriz.
Dernek kurma fikri nasıl gelişti?
Aslında bizim çok daha önceki yıllarda dernekleşme çalışmalarımız oldu. Ama bazı engellerle karşılaştık. Biz de öncelikle bu işe okumuş kesimden akrabalarımızla başlamak istedik. Önce ulaşabildiğimiz kadar üniversite mezunu akrabamıza ulaştık ve fikrimizi onlarla da paylaştık.
Bölgemizin geri kalmışlığının sebepleri üzerinde düşündük ve bu oluşumun mutlaka kurulması gerektiğini anladık.
Bu amaçlardan yola çıkarak 2007 Aralık ayında derneğimizin kuruluşunu tamamladık ve 12 Nisan 2008 günü resmi açılışımızı yaparak faaliyetlerimize başladık.
Bu bir aşiret derneği gibi görünse de amaç aşiretçilik yapmak değildir. Aşiret üyelerini eğitmek, sosyal ve kültürel politikalar geliştirmek, devlet ve halk arasında rehberlik ve danışmanlık yapmak; özellikle şiddete bulaşmaya meyilli genç ve yaşlıları bazı seminer ve kurslarla eğiterek toplumun düzenini sağlamada katkıda bulunmak…
Bir sivil toplum kuruluşu olan derneğimiz; üyelerimizin ve çevresindeki tüm insanların her türlü sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulmuştur. Son derece sınırlı imkânlarla çok büyük ve insani amaçlarla çıktığımızı bu yolun çok kolay olmadığını biliyoruz. Ancak her türlü zorluğun üstesinden çok değerli üyelerimizin maddi ve manevi katkıları ile gelebileceğimizin de farkındayız. Kuruluş tüzüğümüzdeki tüm amaçları gerçekleştirmek esasa hedefimiz olmakla birlikte; bunların tümünün kısa bir sürede gerçekleşme olanağının olmadığını da kabul ediyoruz. Fedakârlık ve emek olmadan hiç bir başarının mümkün olmadığını biliyoruz. Hedeflerimizi gerçekleştirebilmek için Hazreti İbrahim’in (as) ateşine su taşıyan karınca misali çaba göstermek zorunda olduğumuzun farkındayız. Amaçlarımızın tümünü gerçekleştiremesek bile bu yolda zaman harcamanın çok değerli olduğunu düşünüyoruz.
Üyelerimizin ve onların aile fertlerinin tüm sorunları ile ilgilenmek; yasal ve meşru tüm yolları kullanarak tüm problemlerini çözmek her zaman derneğimizin birinci önceliği olacaktır. Kendimize sevgi ve diyalogu rehber edinerek üyelerimizin tanışması ve kaynaşması sağlanacak, böylece üyelerimizde bulunan potansiyel kabiliyetler ortak bir akıl çerçevesinde en uygun şekilde kullanılarak Avrupa Birliği sürecinde mutlak gereklilik haline gelmekte olan kolektif çalışma sağlanmış olacaktır. Bu çalışmalar kapsamında derneğimizin bünyesinde komisyonlar kurularak üyelerimizin bilgi ve tecrübeleri paylaşılacak böylece ortak hedefler oluşturulmaya çalışılacaktır. Derneğimizin çok daha verimli çalışmasını sağlamak için çeşitli fonlardan kullanılmak üzere projeler hazırlanacak; böylece hem sosyal ve kültürel yönden gelişme sağlanacak hem de derneğimizin faaliyet alanı genişletilerek finansman konusunda geniş imkânlar sağlanmaya çalışılacaktır. Bunun yanında çeşitli diğer gelir getirici faaliyetlerde bulunularak derneğimizin bütçesi güçlendirilmeye çalışılacaktır. Bütçemiz yeterli seviyeye geldiğinde üyelerimizin ve akrabalarının yardıma muhtaç öğrencilerine her türlü eğitim yardımı yapılmaya çalışılacak ve maddi yetersizlikten dolayı okuyamayan öğrencilerimizin kalmaması sağlanacaktır. Ayrıca maddi durumu iyi olmayan ailelere diğer sosyal yardımlarda da bulunulacak ve devletin sosyal yardım fonlarından faydalanmaları için her türlü girişimde bulunulacaktır. Farklı sosyal ve kültürel faaliyetler düzenlenerek gerek üyelerimizin gerekse akrabalarının daha aktif şekilde çalışmalara katılımı sağlanmaya çalışılacaktır. Kısacası üyelerimizin yasal tüm hakları her zaman ve zeminde en iyi şekilde koruncaktır. Ayrıca derneğimiz adına bir web sitesi açılacak ve derneğimizle ilgili olan tüm faaliyetler ve duyurular bu site üzerinden üyelerimizle paylaşılacaktır. Bu işin en önemli yanı yaptığımız tüm çalışmaların yazılı olarak yapılacak olması ve tüzel kişilik olarak kayıt altına alınmasıdır. Böylece çalışmalarımızla ilgili olarak geleceğe aktarılmak üzere önemli bir arşiv oluşturulmuş olacaktır.
Biz istiyoruz ki gelecek neslimize güzel bir eser bırakalım. Samimiyetle ve içten bir niyetle çıktığımız bu yolda Allah bizi mahcup etmesin.
Mersavi ne demektir? Neden Mersavi diyorlar size?
Bu konuda çeşitli fikirler var. Bazı büyüklerimiz, Farsça mert ve erkek anlamında “mer” sözcüğünden geldiğini; bazı büyüklerimizi ise mert ve savmak sözcüklerinin bileşkesinden meydana geldiğini söylüyorlar. Aslında her ikisi de aynı bizim için. Çünkü biz hem merdiz hem de elimizden geldiği kadar belalardan uzak durmak için çabalarız. Bölgemizde en az ölüm ve öldürme fiilleri bizim aşirette görülür. Bizim birinci öncelikli derdimiz işte bu kötü durumu tamamen yok etmektir. “Allah’ın verdiği canı ancak Allah alır” diyoruz. Kan davası dünyanın en kötü işidir. Bunu engellemek için dernek olarak elimizden geleni yapmak üzere çalışmalarımız devam ediyor.
Mersavî aşireti Şanlıurfa’nın hangi bölgelerinde yaşar, göçebe bir topluluk mudur yoksa yerleşik mi?
Mersavîler Şanlıurfa’nın kuzeybatısında yaklaşık 32 köyde yerleşik olarak yaşayan ve tarıma dayalı bir ekonomisi olan topluluktur. 1600’lü yıllardan bu yana Şanlıurfa içinde ve köylerde yaklaşık elli bin Mersavî aşireti mensubu yaşamaktadır. Köy yaşamında hızlı artan nüfus nedeniyle köyden kente göç etmek zorunda kalan Mersavîler’den büyük bir kısmı kenar semtlerde müstakil evlerinde yaşar.
Mersavîler’in eğitim durumu nedir?
Şu an itibari ile aileler, derneğimizin de telkinleri ile çocuklarını okutmak için her türlü fedakârlığı yapıyorlar. Buna derneğimiz de ekonomik bakımdan destek olabilmek için çalışmalar yapmaktadır. Fakat henüz yeni olan derneğimiz bu bakımdan biraz zayıf kalmıştır. Her aileden en az bir üniversite mezunu olması için çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.
Dernek olarak geliştirdiğiniz projeler var mı?
MER-DER olarak SODES kapsamında yedi proje geliştirdik. Bunlardan “MERDER Etüt Merkezi ve Göçten Etkilenen Dezavantajlı Grubun İstihdamı” projeleri 2008 yılında kabul edildi. Bu projeler çok başarılı bir şekilde uygulandı. 2009 yılında da MERDER ETÜT MERKEZİ projesi kabul edildi ve iki yıldır aynı proje son derece başarılı bir şekilde devam etmektedir.
Bu projeler ile sivil toplum örgütü olarak eğitime bir katkı sağlamak istedik. Özellikle maddi durumu iyi olmayan ve dershaneye gidemeyen çalışkan öğrencilerin, sahip olması gereken imkânlarla topluma kazandırılması için çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.. Böylece daha çok öğrenci proje imkânlarından faydalanma fırsatı bulmuş oldu. Her birey imkân verildiği zaman yetenekleri doğrultusunda gelişmeye ve geliştirilmeye meyillidir.
Gençlerin bu konuda çok istekli olduklarını gördük. 125 öğrenci için geliştirdiğimiz projemize çok daha fazla öğrenci müracaat etti. Bu nedenle 125 olan proje öğrenci sayımızı dernek yönetim kurulu katkıları ile 150 öğrenciye çıkardık. Öğrencilerin durumunu okul idarelerinden ve muhtarlardan araştırdık. Hakkeden öğrenciler olması için ince eleyip sık dokuduk yani..
Doğu ve güneydoğu illerinin kaderini eğitim yolu ile değiştirmek istiyoruz. Eğitimli ailelerin çocukları bir başka oluyor. Her türlü davranış farkı ortaya çıkıyor. Bu nedenle biz hafta sonları ve uygun olan bazı günler aile eğitimleri de vermek istiyoruz. Özellikle kırsal kesimdeki kadınların ve genç kızların eğitim ile de ilgilenmek istiyoruz. Bu konuda da derneğimizin okullar ve muhtarlar ile işbirliği halinde bazı çalışmaları var.
Projeler iki sene üst üste onaylandı ve 125 olan kapasiteyi zorlayarak bizim de dernek olarak katkımız ile 150 öğrenciye üniversite hazırlık kursu verdik ve bu öğrencilerinizden büyük bir kısmı üniversiteli oldu. Eğitim ile toplumumuzun yaşam şartlarını ve değiştirmek istiyoruz. Köylülerin köylü olarak kalması yeterli değildir. Köylü de olsa eğitimli olmalı ve özellikle kızlar okumalı ki toplumun genç neslini yetiştirecek olan analar kışın soğuğunda, yazın sıcağında çocuklarını eğitirken söyledikleri ninnilerde çocuğunun geleceğini bir çoban olarak değil yüksek rütbeli bir devlet adamı olarak planlasın, ninnilerini ona göre söylesin.
İkinci projemizde ise iş sahibi olamayanlara iş imkânı sunmak üzere sekreterlik ve halk ile ilişkiler kursları düzenledik. Kurs sonrasında da kursiyerlere görüştüğümüz iş yerleri sahipleri ile iş imkânları oluşturmaya çalıştık.
Bir sivil toplum kuruluşu başkanı olarak son sözünüz ne olacak?
Aslında tüm toplumun sahip olması gereken bazı insani değerler, davranışlar ve haller vardır. Bu tüm uluslarda ve dinlerde aynıdır. Biz bunu ailemiz için şöyle dile getirdik.
MERSAVÎLER;
Fedakar
Hoşgörülü,
Nezaketli,
Yardımsever,
İnsancıl,
Kavgadan uzak,
Kin gütmeyen,
Kendi içinde ve herkese adil
Bilgi birikimine sahip,
Demokrat,
Geçmişinden kopmayıp kültürüne sahip çıkan,
Geleceğe umutlu,
Sağlam karakterli,
Mutlu ve huzurlu bir aile yapısına sahip,
Kız ve erkek evlatlarına aynı kıymeti veren mert insanlar olma yönleri ile farklılık gösteren bir yapıda olmalıdır.
Toplumumuz yardımlaşma ve dayanışma yolu ile birbirine kenetlenmeli ve Şanlıurfa’da saygın fertlerin mensubu olduğu bir aileden olduğunu unutmamalıdır.
Sizler,
Bugün bu kitapçığı okumakta olan ve kendini aşmış, yaşadığı toplumun derdi ile dertlenen mümtaz insanlar,
Toplumun bize verdiğini iade etme zamanıdır.
Barış içinde huzurlu ve gelişen bir toplum üyesi olmak herkesin hakkı.
Eğitim yolu ile inşallah toplumumuz kalkınma hamleleri yapacak ve gelecekte daha fazla sayıda gençlerimizi devletin her kademesinde milletine hizmet ederken ve İlimizin ekonomik ve ticari hayatında önemli roller üstlenmiş fertler olarak bulacağız.
Bu Mersavî kitabını hazırlarken hem kültürlerin kaybolmasının önüne geçmek hem de geleceğe bir kaynak eser bırakmak istedik. Elimizden geldiği kadar objektif ölçüler dâhilinde ilmi bir metotla araştırma yaptık ve Mersavîlik ile ilgili bilgi ve belgeleri ortaya çıkarmaya çalıştık.
Biz istiyoruz ki gelecek neslimize güzel bir eser bırakalım. Samimiyetle ve içten bir niyetle çıktığımız bu yolda Allah bizi mahcup etmesin.
PROJE HAZIRLAMA EKİBİMİZ
Proje ekibimiz beş yıl boyunca MER-DER Eğitim Merkezi projesini hazırlayarak mükemmel bir performans ve ciddiyet ile uygulanmasını sağladı ve bu projeler ile yaklaşık iki bin öğrenci üniversite sınavlarına ve meslek edindirme kursları ile de hayata hazırlandı. Bu hayırlı işte emeği geçen arkadaşlarımıza teşekkür ederiz.
MERDER EĞİTİM MERKEZİ
MERDER EĞİTİM MERKEZİ, SODES’in bölgemiz kalkınması için 2008 yılında sunduğu imkânlar ile kurulmuş bir eğitim merkezidir.
Sosyal destek programı (SODES) doğu ve güneydoğu illerine büyük imkânlar sundu. Milletle hizmet etmek amacı ile hazırlanan projelerin bölgeye kattığı katma değer gözle görünür bir hareketlilik ile bölgede hayatı canlandırmıştır.
Bu canlılık içinde MERSAVİLERİN hazırlamış olduğu MERDER EĞİTİM MERKEZİ, sayın başbakanımızın deyimi ile aşiret çocuklarının eğitime verdiği önemi göstermesi bakımından bir çılgın projedir.
Devletin verdiği hibenin yanı sıra dernek yönetim kurulu üyelerinin en az devletin hibesi kadar destek vererek eğitim yerinin hazırlaması büyük bir fedakârlık ve insanlık örneğidir.
Kırsal kesimde yaşayan ve bir dershaneye gidemeyen gençlerin önüne çok güzel imkânlar ile donatılmış bir eğitim merkezi çıkarmak ve bu eğitim merkezinin kapısından içeri ücretsiz buyur etmek… İşte kitap, dergi, öğretmen; işte modern ve teknoloji destekli derslikler deyip okuma fırsatı sunmak… Ne güzel bir duygudur bu, hayır sahipleri için…
Süleymaniye gibi bir gecekondu mahallesinde son derece modern görünümlü lüks bir eğitim merkezinde eğitim görmek güzel Urfa’mızın en lüks semtindeki bir dershanenin tüm imkânlarını bu gençlerin hizmetine sunmak ne güzel…
SODES, MER-DER’i yaşattı. MER-DER de SODES’İ tanıttı bölge insanına. Bu projenin en önemli hedeflerinden biri de devleti millete sevdirmekti. MER-DER bunu başardı. Şimdi SODES, devletin milletini kucaklaması anlamına gelmektedir. Devletin şefkatli eli imkânsızı başaran genç kuşaklar yetiştirmiştir. Nitekim öğrencimiz Bakır DEMİR, bu imkânlar olmasa idi hayalinde yaşattığı hukuk fakültesine girme şansı yakalayamayacaktı. Onun için bir hayal gerçek oldu.
MER-DER Eğitim Merkezi Projesi fikri ilk ortaya çıktığında projeyi hazırlayan arkadaşlarımız bile projenin kabul edileceği hususunda umutlu değildi. Fakat proje, revizyon şartı ile kabul edildiğinde proje ekibi de dernek yönetimi de büyük şaşkınlık yaşadı. Öyle duygulandık ki, bir süre hayal olduğunu, bunun gerçek olmadığını düşündük. Oysa öyle değilmiş; devlet vatandaşını korumak ve yaşatmak için samimi ve dürüst duygular ile yapılan tüm projelere onay vermişti. İmkânı olmayana imkân sunan proje ile devlet dershaneye gidememiş olan gençlerin önünü açmış ve onlara yeni ufuklara yelken açama fırsatı vermiş oldu. Çok kısa sürede de semeresi alındı. Her biri ayrı bir umut hikâyesi olan birçok hayal gerçek oldu.
SODES’in bize verdiği imkânlar kadar da bizim katkımız oldu bu projeye. Arkadaşlarımızın bir kısmı yılların birikimini, bir kısmı bankalardan çektiği krediyi, sadece proje sağlıklı yürüsün ve gerçek hedefine ulaşsın diye harcadı. Proje yürütücü olarak yapılan bu büyük fedakârlık, projenin üç yıl üst üste geçmesine sebep oldu.
Biz bu dünyadan kazanmak için değil, ahretimize yatırım yapmak için gayret ettik ve bunu yapmaya da devam edeceğiz.
Böylesine güzel imkânlarla bezenmiş Modern Dershane olarak MER-DER Eğitim Merkezi ile bölgemizin çehresi değişti. Vatandaşımız kendisine verilen değerin karşılığında çocuklarının iyi bir eğitim ile yetişmesi sonucu devlet ve millet birlikteliğinin sonuçlarını gördü.
MER-DER Eğitim Merkezi, gecekondu mahallesinde, bulutsuz, berrak bir bahar akşamının dolunayı gibi görünmektedir.
Kapısında SODES MER-DER EĞİTİM MERKEZİ yazan bina, devletin vatandaşına açılan sıcak kucağıdır.
Emeği geçen herkese teşekkürlerimizi sunarız.
2008 YILI MER-DER EĞİTİM MERKEZİ UYGULAMALARI
2008 yılı MER-DER için tam bir atılımı yılı oldu. İlk proje uygulaması gerçekleştirildi. SODES kapsamında hazırlanan ve Devlet Planlama Teşkilatını sunulan MER-DER eğitimi merkezi projesi 240 bin TL proje bütçesi ile kabul edildi. Bu proje Şanlıurfa’da en iyi uygulanan ve başarı elde eden proje oldu. Böyle olumlu ve güzel bir sonucun ortaya çıkması bizleri çok sevindirdi. Bu proje ile yaklaşık 125 öğrenci üniversiteli olma yolunda mesafe kat etti. Çoğunluğu dezavantajlı bölgenin çocukları idi. Kız öğrencilerimiz çoğunlukta idi. Biz bununla bir tabuyu da kırmış olduk; aşiretler eğitime önem vermez ve kızlarını okutmaz, erken yaşta evlendirir, söylemi de bertaraf oldu. Genç kızlar seve seve dershaneye devam ettiler ve çoğu da başarılı oldu. Bu konuda başarı öykülerimiz mevcuttur. Bunları daha sonra örnekleyeceğiz.
2009 yılında aynı başarı devam etti. SODES, bizim gayretimizi, fedakârlığımızı, eğitim sevdamızı ve en önemlisi de dürüstlüğümüzü projeyi tekrar uygulanabilir görerek kabul ve takdir etmiş oldu. 2009 yılında projenin daha iyi uygulanabilmesi için dernek yönetiminde bulunan arkadaşlarımız el birliği ile bir Eğitim merkezi yeri bulmak için harekete geçtiler. Gayretlerinin yetersiz kalacağını ve projenin kalıcılığını da düşünerek bir yer satın aldılar. Her yıl yeni bir yerde kira ile eğitim merkezi devam ettirilemezdi. Bu projedeki bazı kalemlerin de tekrar kullanılamamasına sebep oluyordu. Satın alınan yer SODES’e kiraya verildi. Kira gelirinden elde edilen para kuruşu kuruşuna eğitim merkezine harcandı ve hatta daha da dernek yönetim kurulunda bulunan arkadaşlar tarafından ek paralar konarak bugün bir gurur abidesi olan MER-DER Eğitim Merkezi binası ortaya çıkarıldı. Böylece tüm proje geliri öğrencilerin eğitimine doğrudan aktarılarak başarının artması sağlanmış oldu.
2010 yılında artık ortada fevkalade güzel bir eğitim yeri vardı. SODES bu yılda da projenin geçmesine onay verdi. Artık tecrübe kazanmış bir ekip işi yürütüyordu. Bu yıl alınan öğrenci kontenjanı iki katına çıkartıldı. Kapasite artık 240 kişi olmuştu. Eğitim merkezinde hem sabah, hem de öğleden sonra eğitim yapılıyordu. Sabah mezun öğrenciler, öğleden sonra da lise son sınıfta okuyan öğrenciler derslere alınıyorlardı.
Eğitim merkezimizin Süleymaniye gibi bir dezavantajlı semtte bulunması bu bölge insanı için bir nefes, bir umut kaynağı olmuştu. Eğitim merkezine devam eden öğrencilerin çoğu bu mahallenin çocukları idi. Fakat Eyyubiye, Kamberiye, SSK, Sırrın, Bağlarbaşı gibi diğer mahallelerinden de gelenler vardı ve bunlar servislerle taşınıyordu; fakat servislerle öğrenci taşıma zaman ve maddi imkân bakımından kayıp anlamına geliyordu. 2011 yılında da üniversiteye öğrenci yerleştirme başarısı yüzde yetmişlerden aşağı düşmeyip başarı tirendi devam edince proje de devam etti. Devlet, bir kuruşunun heba olmadığını ve tüm ödemelerin yerinde kullanıldığını görünce bize destek vermeye devam etti. Gerçekten de eğitim merkezine yer veren mal sahibi dernek üyeleri, her yıl ceplerinde birçok paralar koyarak eğitim merkezinin daha düzenli ve ders işlemeye müsait olması için ellerinden gelini yapmaktadırlar.
Umulur ki 2012 yılında da büyük bir başarı yakalanır ve tüm öğrenciler istedikleri ve hayal ettikleri üniversitelere yerleşir. Bu onların olduğu kadar bizim de hayalimizdir. Bir fidan dikip de ağaç olduğunu görmek isteyen ve bunu görünce de sevinen bahçıvan gibi biz de bu gençlerin hayata bir şekilde tutunduklarını görürsek bizim için hayatta daha güzel bir ödül olmayacaktır.
2009 yılında eğitim merkezi tam bir canlılık kazandı. Bir taraftan üniversiteye öğrenci hazırlanırken bir taraftan da İŞKUR aracılığı ile bilgisayar işletmenliği ve bilgisayarlı muhasebe eğitimleri verildi. Bu eğitimlerde de kırk kişi meslek sahibi olma yolunda eğitim almış oldu.
MER-DER Eğitim Merkezin 2010 yılında bilgisayar kursları, kadına şiddeti önleyen aile eğitimleri ve psikolojik danışmanlık konularında da çeşitli etkinlikler yaptı. Emniyet müdürlüğü ile işbirliğine gidilerek zararlı alışkanlıklara karşı savaş açıldı. Zararlı alışkanlıklar ve bunların insan üzerinde bıraktığı etkiler konusunda bilgilendirme çalışmaları yapıldı.
Sözün burasında biz SODES ile Doğu ve Güneydoğu’ya canlılık kazandıran devletimize sonsuz teşekkürlerimiz sunarız. Bu projeler ile devlet; “insanı yaşat ki devlet yaşasın.” Prensibini uygulamıştır.
Kendisi ile barışık olan devlet insanı ile de barışmış ve kardeşlik bilinci gelişmiştir.
ÖĞRENCİLERİMİZ MER-DER EĞİTİM MERKEZİNDE
Öğrencilerimiz için yapılan deneme sınavları
Milli Eğitim Müdürü eğitim merkezimizi ziyaret ederek öğrenciler ile görüşüyor.
Sodes Valilik yetkilileri etüt merkezimizi kontrol ve teftiş ederken.
Vali yardımcıları ve SODES bakanlık temsilcileri derneğimizi ziyaret etti.
MER-DER ETÜT MERKEZİ ÖĞRENCİLERİ HARRAN ÜNİVERSİNİ GEZDİ.
SODES Projesi kapsamında etüt merkezi öğrencileri Harran Üniversitesi’ne götürüldü. Üniversite sınavına hazırlanan öğrencilerin üniversitelerdeki havayı teneffüs etmeleri ve heyecanlarını yenmeleri iyi bir hazırlık için gerekli idi. Öğrenciler bu geziden çok memnun ayrıldılar. Bir gün üniversiteli olma hayalinin nasıl bir mekân ve eğitim için kurulduğu bizzat gözleri ile gördüler.
Üniversite basın danışmanı İbrahim Halil Karaca rehberliğinde üniversiteyi gezen 125 MER-DER Etüt Merkezi öğrencisi; "Üniversite gezisinden çok etkilendiklerini ve Harran Üniversitesi'ni bu kadar güzel ve modern olarak bilmediklerini" söylediler.
2009 yılında eğitim verdiği öğrencileri yüzde seksen oranında üniversiteye yerleştiren MER-DER Etüt Merkezi, 2009-2010 eğitim Öğretim yılında da büyük bir başarı elde etmek üzere yeniden çalışmalarını büyük bir hız ve gayretle sürdürmek üzere planlı hazırlık döneminden sonra kapılarını eğitime başlayıp, Şanlıurfalı gençlere eğitim fırsatı vermek üzere yoluna devam etti. 2009 yılı öğrencilerinden bazılarının görüşlerini aşağıya alıyoruz.
ZİYARETLER
Hemofili Derneği Şanlıurfa İl Başkanı Sayın Ali Yıldırım Derneğimizi ziyarete ederek bizi onurlandırdı. Karşılıklı fikir alış verişinde bulunuldu, başarı dilekleri iletildi.
MER-DER ETÜT MERKEZİ ÖĞRENCİ GÖRÜŞLERİMER-DER Etüt Merkezi’ nde ÖSS’ye hazırlanan gençler, modern bir ortamda bilgisayar ve projeksiyonlar desteğiyle ders görmektedir.
-Sevgi ATMANOĞLU
MER-DER Etüt Merkezi’nden nasıl haberdar oldunuz?
< >Okul müdürlüğü aracılığı ile haberdar olduk. Ben iki yıldan beri okul dersleri dışında üniversiteye hazırlanmak için ek eğitim ihtiyacı duyuyordum. Ama maddi bakımdan babamın beni bir dershaneye gönderme imkânı yoktu. Bu konuda her gün babamla tartışıyorduk. Tam da babam benim eğitimime katkıda bulunmak için bankadan kredi çekecek idi ki MER-DER Etüt Merkezi imdadıma yetişti. Babam özellikle büyük bir yükten kurtulduğu için çok sevindi, tabi ben de.Şekil SEQ Şekil \* ARABIC 5 MER-DER Eğitim Merkezi Öğrencileri
ÖĞRENCİ -2
Adınız ?
< >İlyas DEMİRERAkabe mahallesinde oturuyorum. Bir akşam eve giderken caddede asılı MER-DER Etüt Merkezi SODES pankartını görünce evde durumu babama açıkladım. Böyle bir şey olabileceğine inanmadı.Şekil SEQ Şekil \* ARABIC 4 Milli Eğitim Müdürü Hanifi ŞAHİN Etüt MerkezimizdeMER-DER Etüt Merkezi projesi hakkında bilgi sahibi olunca babam ile birlikte Etüt Merkezine gittik. Benimle neden bu zamana kadara dershaneye gitmediğim konusunda sorular sordular. Durumumuzu anlayınca da beni Etüt Merkezine kaydettiler. Eğimlerden çok memnun kaldım. Buradaki eğitimlerin ilimizdeki hiçbir dershaneden farkı yoktu. Kitapları ve öğretmenleri çok kaliteli idi. Ama keşke birinci dönemden devam etse idi de çok uzun süreli bir eğitim görmüş olaydık. Emeği geçen herkese teşekkür ederim.
ÖĞRENCİ -3
Adınız?
-Ali CENGİZ
MER-DER Etüt Merkezi’den nasıl haberdar oldunuz?
< >Okul müdürümüz ellerinde olan broşürlerden bize dağıttı. Bu broşürlerdeki bilgileri okuyunca çok sevindim. Hemen okul müdürümüze ismimi yazdırdım. Zaten okul müdürümüz sağ olsun beni tanıyordu. Çünkü bazı derneklerin yardımlarının bize ulaşmasında aracılık yapmıştı.Çoktandır üniversite sınavına hazırlanıyordum. Ama bir türlü dershaneye gitme imkânına kavuşmamıştım. Etüt merkezinin bize çok faydası oldu. Devletimizin yaptığı en iyi işlerden biri budur. Zaman geçtikçe SODES’in ne anlama geldiğini anladım. Bunu öğretmenlerimiz sık sık tekrarlıyorlardı. Devlete bu konuda minnet borçluyum. İnşallah gelecekte ben de böyle hayır işlerinde elçi olurum. Eğitimimize harcanan bu paralar inşallah ziyan olmayacaktır. Keşke çok daha fazla öğrenci alınsa idi. Çünkü çok daha fazla arkadaşım imkânsızlıklardan dolayı üniversiteye iyi hazırlanamadı. Ben eğitimlerden çok memnun kaldım. Emeği geçen herkese teşekkür ederim.
[1] EL-HUCURÂT -13- Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık. Birbirinizi tanıyıp sâhib çıkmanız için milletlere, sülâlelere ayırdık. Şunu unutmayın ki ALLÂH'ın nazarında en değerli, en üstün olanınız, takvâda en ileri olandır. Muhakkak ki ALLÂH herşeyi bilir, her şeyden hakkıyla haberdârdır.
Sizin şu soyunuz-sopunuz kimseye üstünlük ve kibir taslamaya vesile olacak şey değildir. (Ey insanlar)! Hepiniz Adem'in çocuklarısınız. Hepiniz bir ölçek içindeki birbirine eşit buğday taneleri gibisiniz Halbuki, hiç kimsenin kimseye din ve takva müstesna üstünlüğü yoktur. Kişiye kötü olması için; başkalarını yermesi, küçük görmesi, cimri, kötü huylu, had ve hududu aşmış olması yeter.
(Müsned-i Ahmed b. Hanbel, 4/158, İbnu Kesir, 4/218)[2] Öztürk, Mustafa, 16. Yüzyılda Kilis Urfa Adıyaman Çevresinde Cemaatler, Oymaklar, Elazığ 2004 s. 79 – Tapu Tahriri Defteri No. 506 s. 206-207[3] Turan, Ahmet Nezihi, 16. Asırda Ruha (Urfa) Sancağı, Ankara 1993 – Tapu Tahriri Deferi 151, s.42b 45.a,56.a 72.a vd.[4] Maliyeden Münevver 351 s.131-135 – Tahrir Defteri 151 168a-172b[5] .Yusuf Hallaçoğlu Anadolu’da Aşiretler, Cemaatler, Oymaklar, Ankara 2009[6] .Aşiretler Raporu,1998 Analiz Basım Yayım Tasarım Ltd.Şti yayını[7] http://docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/ Tahir%20%C3%96%C4%9F%C3%BCt,%20Birecik.pdf[8] Kaynak; BOA, MAD 19812, s. 9 (1)Bu aşiret Rakka, Karahisar-ı sâhib, Çemişgezek, Karaman, Siverek, Adana, Sis, Sivas, Menteşe, Haleb, Aydın, Meraş, Diyarbekir sancaklarında meskundur. 1140 senesinde Rakka‟daki aşiret mensupları Alacahana firar teşebbüsünde bulunmuş ancak tekrar Rakka‟ya iskan edilmiştir. Döğerli aşireti Beğdili aşiretinin bir alt şubesidir. Cevdet Türkay, a.g.e, s. 336. (2)Halidi aşiretinin diğer bir adı da Halidi Uşaklarıdır. Aşiretin reayası Ekrat‟dan olup, Birecik, Ayıntab sancaklarında meskunlardır. Cevdet Türkay, a.g.e, s. 400[9] http://docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Tahir%20%C3%96%C4%9F%C3%BCt,%20Birecik.pdf, sayfa 154[10] Aynı kaynak, sayfa 157[11] http://docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER_YOK_GOV_TR/Tahir%20%C3%96%C4%9F%C3%BCt,%20Birecik.pdf sayfa 14[12] Saco, Fransız komutanına Urfalıların verdiği isimdir.[14] https://www.sanliurfa.bel.tr/files/1/bsb_sonra/8_milli_mucadele.pdf , muhtelif sayfaları. Bu esere Şanlıurfa belediyesi kayıtlarında ulaşılabilir.[15] Kaynak: Bedin köyünden Hacı Müslüm Yıldırım, Hut köyünden Hacı Mehmet Ali Yetim, Küçük Keşilik köyünden Halit Demir[16] Karpuz denince yöremizde TAT karpuzu akla gelir. Yaklaşık yarım metre ve bir metre arası uzunlukta bir yastık gibi yeşil kabuklu ve tatlı olan bu karpuzların çekirdekleri iridir. Yerli tohumdur. Karpuz çekirdeği bir sonraki yıl için tohum olarak saklanır. Susuz yetişir ve çok tatlıdır.[17] Susuz yetişen (beji) küçük boyutta organik bir yerli tohum domatestir. Çok lezzetlidir.[18] Büyükalanlı[19] Mersavi büyüklerinden dinlenen hikâye aslına uygun olarak yazılmaya çalışılmıştır.[20] 25.01.2016 13:45 | Son Güncelleme:25.01.2016-13:46: http://www.milliyet.com.tr/yeni-anayasa-mesaisi-basliyor-siyaset-2184147/[21] https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/tbmm_internet.arama?q=%22mersavi%22
ŞEKER TADINDA RAMAZAN BAYRAMI
BAYRAMLAŞMAYA DAVET
Ramazan bayramınız şimdiden mübarek olsun.
Bir aylık sabır ve metanet ayından sonra birlik ve beraberliğin en güzel şekilde yaşanması için muhabbet yüklü bulutların üstümüzde dolandığı ramazan bayramına kavuşmak üzereyiz. Bayramın müjdecisi Kadir gecesi arifesinde huzur ve mutluluk içinde birlikte olma vakti geliyor. Biz bir aileyiz. Büyük bir aile. İçimizde kendimizin bile sevmediği ve bir birimize karşı olan bazı olumsuz duyguların varlığı bizi aile olmaktan ayıramaz. Sevgi sözcükleri ailenin kenetlenmesine sebep olur; birliği sağlamlaştırır; güçlendirir. Husumet beslemek öncelikle insanın kendini tüketir. Husumetlimiz çoğu zaman her şeyden habersizdir. Biz ise içimdeki kırgınlıkları, küskünlükleri, öfke ve nefretimizi besleyerek için için kendimizi yeriz, tüketiriz.
İnsan canına can katan, iyi niyet ve muhabbettir. Gelin bu bayramda bir değişiklik yapalım; içimizdeki nefreti ve öfkeyi, kırgınlıkları bir tarafa atalım ve MER-DER çatısı altında dernekte buluşarak bayramlaşalım. Günümüz bayram olsun, içimiz sevgi ve huzurla dolsun.
Nefret, öfke, kıskançlık duygularını dışarı,
Sevgi, muhabbet, dostluk duyguları içeri.
MER-DER BAYRAMLAŞMA TAKVİMİ: 01.04.2025 (BİR NİSAN SALI) Saat: 20:30
Adres: Adres: Ahmet Yesevi Mahl. 2246 Sokak No: 11, kat 1, Haliliye, Şanlıurfa
Web: mer-der.org.tr
MER-DER
MER-DER kurulurken aklımızda; akrabalarımız arasında sevgi bağı oluşturmak, ailemizin fertlerinin en iyi şekilde eğitim görmesini sağlamak ve tüm akrabalarımızın sorunları ile yakından ilgilenerek bir iyilik zinciri oluşturmak vardı. Öncelikle aile büyüklerimiz ile uzun süren görüşmeler yapıldı. Görüşleri alındı ve herkese ulaşılarak tüm akrabalarımızın destek ve katkıları alınmaya çalışıldı. Oluşan ortak akıl sayesinde 2007 yılında MER-DER kuruldu ve kurulduğu tarihten itibaren büyük bir ivme yakalayarak çalışmalarına başladı. Geniş katılımlı toplantılar, iftar yemekleri ve ramazan aylarında zenginlerimizden alınan maddi desteklerle dar gelirli akrabalarımıza binlerce koli dolusu yardımda bulunuldu. Maddi durumu iyi olmayan öğrencilerimize imkânlar dâhilinde burslar sağlandı. Tüm akrabalarımızın sevinçleri ve üzüntüleri paylaşılmaya gayret edildi.
MERSAVİ YARDIMLAŞMA DAYANIŞMA KÜLTÜR VE EĞİTİM DERNEĞİ
YENİLENİYORUZ
SAYFAMIZ YAPIM AŞAMASINDADIR
İNSANLIK İÇİN İYİLİK ADINA BİR ADIM ATALIM
MERSAVİ YARDIMLAŞMA DAYANIŞMA KÜLTÜR VE EĞİTİM DERNEĞİ
ŞANLIURFA'NIN EN BÜYÜK AŞİRETLERİNDEN BİRİ OLAN VE DEVLETİNE VE MİLLETİNE EN İÇTEN DUYGULARLA BAĞLI MÜTEVAZI VE CANA YAKIN İNSANLAR TOPLULUĞU
MER-DER VEFAT, TAZİYE HABERLERİ
Vefat eden: Binevş Doğan
Büyük Alanlı(Keşilik-e mezzin) köyünden Rahmetli Şerif-e Helle’nin kızı, Rahmetli Mehmet Doğan’ın ablası, Rahmetli Cuma Doğanın eşi, Kemal, Mustafa , Ramazan, Aziz, ,Ömer, Mehmet anneleri Binefş Doğan hakkın rahmetine kavuşmuştur.
Cenazesi yarın (cumartesi) öğle namazına müteakip Hz. Aişe camisinden alınarak Bediüzzaman aile mezarlığına defin edilecektir. Dost ve akrabalarına duyurulur. Taziyesi:İmam Demir taziye evinde olacaktır.
Allah gani gani rahmet eylesin mekanı cennet olsun inşaAllah
VEFAT DUYURULARI
Vefat ve taziye duyuruları için bize haber verin yayınlayalım.
VEFAT DUYURULARI
Vefat ve taziye duyuruları için bize haber verin yayınlayalım.
VEFAT DUYURULARI
Vefat ve taziye duyuruları için bize haber verin yayınlayalım.
MERDER DERNEK HABERLERİ
Kişisel blogunuzu aşağıdaki içerikleri güncelleyerek oluşturabilirsiniz.
-
ŞANLIURFA'NIN EN BÜYÜK AŞİRETLERİNDEN MERS...
- 3 ay önce
- MERSAİLER , HÜZEYİN KAYA , MERDER , MERSAVİ HAKKINDA
Fakat aşiret aynı zamanda bir kültür, bir töre, sosyal bir mektep idi. Burada insanlar ailenin değerini anlıyor, fedakârlığı, beraberliği, yoldaşlığı öğreniyordu. Güzel olanları yaşatan, çirkin ve kaba olanları da yere gömen bir anlayışın oluşması gerekiyordu. Bunun için de birilerinin bir şeyler yapması iyi olurdu. İşte bu kitap aslında böyle bir düşünceden doğdu. İnsan en kutsal varlık olarak en güzel şekilde yaşama şartlarını arayıp bulmalıdır. Kendindeki noksanlıkları tamamlamanın yollarını aramalıdır.
Mersavîler bir ailedir. Onlar büyük bir ailedir. İçlerinde tamamen kendilerine has güzellikler barındıran çözülmemiş bir muamma, içilmemiş bir sudur. Mavi gökyüzünde beyaz bir bahar bulutudur; gölge ve serinlik veren.
-
MERSAVİLERİN TARİHÇESİ
- 8 yıl önce
- MERSAVİ , HÜSEYİNKAYA , SADIK YETİM
MERSAVİ AŞİRETİ TARİHÇESİ
MERSAVÎLER NEREDEN GELMİŞTİR?
Mersavîlerin tarihleri oldukça eskidir. Bunu anlatmak, hele kaynaklara dayandırarak anlatmak pek kolay değildir. Ne yazık ki tarih boyunca nice yurtlar edinen bu Anadolu’nun cefakâr insanları göçebe bir hayat sürdüklerinden tarihlerini anlatacak yazılı metinler oluşturmak gayretinde olmamış ve zor yaşam koşulları içinde mücadele etmişlerdir. Yazı olarak bizim takip edebildiğimiz 16. Yüz yıllardan kalan bilgilerdir.
Şanlıurfa’nın batısında Suruç, Bozova ve Merkez ilçe arasında kalan yerlerde yaklaşık olarak 32 köyden oluşan yerleşim yerinde ikamet eden Mersavi Aşireti devlet kayıtlarından 1536'da 25 hane ve 27 mücerred (Bekar) 1590'da 20 hane ve 9 mücerredi olduğu şeklinde kayıt altına alındığı belirtilmektedir
MERSAVÎLER KAYITLARDA ŞU ŞEKİLDE YERALMAKTADIR:
Mersavi Taifesi "1536'da 25 hane ve 27 mücerred (Bekar) l590'da 20 hane ve 9 mücerredi vardı. Şahin ve Korkmaz’a tabi kısmında, iki ayrı yerleşim yerine ayrıldıkları
görülmekte bunlardan, 14 hane ve 8 mücerredi Mahmudî mezrasında, 6 hanesi
ve 1 mücerredi de eski Seruç Köyünde oturmaktadır."
Ayrıca Mersavîler’in tarih içinde nerelerde yaşadıkları ile ilgili sınırlı bilgi, yazılı kaynaklardan tahrir defterlerinde geçmektedir. Yapılan doktora çalışmalarından ikisinde 16. Yüzyılda Urfa, Suruç ve Birecik köylerinde yaşadıkları ifade edilir: “Mersavîler, Ravendan ve Birecik’te iki şube halinde bulunmaktadırlar. Ravendan’ın Mahmudi ve Birecik’in eski Suruç köylerinde meskûndurlar. 29 nefer, 20 hane, 26 bennak ve 9 mücerred olup, 284 baş koyunları vardır ve yılda 408 akçe vergi veren küçük bir cemaattir. [1]” şeklinde kayıt altına alındığı belirtilmektedir.
“ Bir başka kısım aşiretler de vardır ki, bunlar “tabi-i hariç” şeklinde kaydedilmişlerdir. Aralarında Karslı, Kirisli, Mamaşanlı, Mersavî, Özerli (Üzeyirli) Şamlı adlarını taşıyanların bulunduğu bu grup, muhtemelen başka sancaklardan geçimlik için Ruha’ya (Urfa) gelmiş bulunanlardan oluşmaktadırlar.[2]”
Şanlıurfa, Ruha Şehri olarak 1518 yılına ait Tahrir Defterine göre 782 Müslim Hanenin yaşadığı bir yerdir. Beş yıl sonra bu sayı 988’e çıkmıştır. Ahmet Nezihi Turanın doktora tezinde Ruha’daki aşiretler sayılırken Mersavilerden “tabi-i hariç” şeklinde kaydedildiği yazılıdır. Buna göre Mersavîler Karslı, Kirişli, Mamoşanlı, Özerli ve Şamlı adlarını taşıyan gruplarla birlikte anılır ve bunların; “Muhtemelen başka sancaklardan geçimlik için Ruha’ya gelmiş bulunanlardan oluşmaktadır.” diye açıklanır. Mersavîler, Mamoşanlı, Baziki, Berazi aşiretleri ile birlikte Miri (mert,erkek anlamlarında kullanılmıştır.) Aşiretlerindendir. Geçimlik sağlamak üzere Ruha’ya 1518 yılı Tahrir Defteri kayıtlarına göre gelmiş ve vergi veriyor bulunmalarından dolayı burada yerleşerek artık geldikleri doğu illerine geri gitmedikleri anlaşılmaktadır.
AHMET Nezihi Turan 1993 yılında yaptığı doktora çalışmasında Baziki Aşiretini anlattığı sayfada Tahrir defterinde bu aşireti; “1540 yılında her birinin başında bir Kethûda olmak üzere 12 gruba, 1566’da Mir-i Aşiretleri idaresinde 8 ayrı cemaat ile Mamoşanlı Kürdikânlı, Mersavi oymaklarından oluşan, Kethüdaları idaresinde 11 üniteye ayrılmış vaziyettedirler.” diye anlatır. Bu durumda Mersavîler 1540 yılında Miri Aşiretleri topluluğundandır ve bir oymak olarak bulunmaktadır.
Aynı eserin 67. sayfasında Berazi Aşireti anlatılırken Berazi aşiretinin “1540’ta Mahmut b. Polat Bey idaresinde bir ünite iken 1566’da 3 Miri Aşiret, 6 Kethûda altında 9 gruba ayrılmışlardır.[3]” olarak ifade eder. Bu ifade ile Mersavilerin Miri Aşireti mensubu olduğu ve Mahmut b. Polat Bey’in de bunların reisleri olduğu anlaşılmaktadır. Aynı minvalde Mersavî büyükleri ile yaptığımız röportajlarda Polat Bey’in bir Mersavî olduğu söylenmiştir. Çeşitli eserlerde Adı geçen Polat Bey, Mahmut b. Polat Bey’dir.
1540’lı yıllara kadar konargöçer bir topluluk olan Mersavîler, Osmanlı idaresine dâhil olduktan sonra göçebeliği bırakmışlardır.
Osmanlı dönemindeki Urfa hakkında tüm bilgiler Halep Vilayet Salnamesi'nde yer almaktadır. Urfa'nın ilk ve tek vilayet salnamesi cumhuriyet döneminde kaleme alınmış ve yayınlanmıştır. 1927 tarihli bu salname, Urfa'nın tarihi, coğrafi, ekonomik, siyasi, toplumsal ve kültürel tanıtımını yapan ilk ve tek Osmanlıca kaleme alınmış salnamedir. Vali Fuad Bey'in önsöz yazdığı bu salnamede, Urfa'da o dönem aşiretler ve bu aşiretlerin örf ve adetleri ile ilgili birtakım bilgilere yer verilmiştir. Bu salnamede Mersavîler hakkında şöyle bir ifade geçer:
“Mersavî Aşireti: Merkez Vilayetin şimal-ı garbisinde sakin ve ziraatla meşguldürler. Urfa dâhilindeki Mersavîler takriben iki yüz elli haneden ibarettir.”
Mersavîler ile ilgili bir diğer bilgiye de “Fî evâil B sene [1]191/1778 Rakka Ahkâm Defteri”nde rastlanır. Bu defterin 263. Sayfasında iki nolu bölümde; Mersavîler ile ilgili şu bilgilere rastlanır:
“1778 Rakka Valisinin Ruha Kadısına Yazdığı Hüküm: Hacı Abdurrahman Mersavi Hüseyin’i mahsulün satmasına vekil tayin etmesi, mahsulün satılması ancak hesap vermekten kaçınması
Rakka valisi vezire Ruha kadısına hüküm ki,
Hacı Abdurrahman nâm kimesne Südde-i [sa‘adetime] arzuhal edip Suruc kazâsına Ziyaret nâm karye derûnunda vâki‘ devr- keyl ve der- anbar olunmuş terekesinin füruht içün Ruha sâkinlerinden Mersavi Hüseyin nâm kimesnenin bin yüz seksen beş senesinde muhitine ta‘yin ve tevkil eylediğinde merkûm Hüseyin devr- keyl ve der-anbar olunmuş tereke kemal-i sayenizden nâşi itlâf ve iza‘at ve ekl beliğ etmekle hesabları ma‘rifet-i şer‘le izin murad oldukda muhasebeden imtina‘ ve sabıka Rakka valisi ahz ve habs eylediğine binâen muhasebesi görülüp ale-hal zimmetinde olmağla şimdi habsden hâlâs olmağla muhasebe görmek istedikde ba‘zı kimesnelere istinad kasdiyle muhasebesin görmeyip ziyâde gadr eylediğin bildirip mahallinde şer‘le görülüp mezkûrun zimmetinde zuhûr eden hakkı tamamen alıverilmek bâbında emr-i şerifîm ricâ eyledikde ecilden mahallinde şer‘le görülmek içün yazılmıştır.”
TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ
[1] Öztürk, Mustafa, 16. Yüzyılda Kilis Urfa Adıyaman Çevresinde Cemaatler, Oymaklar, Elazığ 2004 s. 79 – Tapu Tahriri Defteri No. 506 s. 206-207[2] Turan, Ahmet Nezihi, 16. Asırda Ruha (Urfa) Sancağı, Ankara 1993 – Tapu Tahriri Deferi 151, s.42b 45.a,56.a 72.a vd.[3] Maliyeden Münevver 351 s.131-135 – Tahrir Defteri 151 168a-172b -
MERDER YÖNETİM KURULU
- 3 hafta önce
- SADIK YETİM , HÜSEYİNKAYA
2023-2026
YÖNETİM KURULU ASİL ÜYELERİ YÖNETİM KURULU YEDEK ÜYELERİ- Sadık YETİM 1- Salih İLERİ
- Hüseyin KAYA 2- Zeki YILDIRIM
- Mehmet AĞAÇ 3- Rıdvan ZİRO
- Abdullah ŞAKAK 4- Mehmet KARATAŞ
- İbrahim Halil AKBAŞ 5- Mehmet AK
- Sabri DOĞAN 6- Reşat POLAT
- Osman TAŞ 7- İrfan YAŞAR
DENETİM KURULU ASİL ÜYELERİ DENETİM KURULU YEDEK ÜYELERİ- Hüseyin YAVUZ 1- Ali KAYA
- Mahmut GÜNEŞ 2- Cihan KIRIMIZIASLAN
- Ahmet BOZ 3- Habip KAÇAR
MERDER SPOR HABERLERİ
MERDER SPOR KULÜBÜ HABERLERİ
-
MERDER SPOR KULÜBÜ BAŞKANI SAİT AKDAĞ- GUR...
- 8 yıl önce
- SAİT AKDAĞ , MERDER
MERDER SPOR KULÜBÜ BAŞKANI SAİT AKDAĞ BİLEK GÜREŞİ FERASYONUNDA DA ÖNEMLİ BİR GÖREV ÜSTLENDİ.
-
Nou Camp Hakkında
Nou Camp Stadyumu (Camp Nou), Barselona’nın dünyaca ünlü futbol takımı F.C Barcelona’nın maçlarını oynadığı stadyumudur. 1957 yılında Francesc Mitjans’ın tasarımına uygun olarak yapılan Nou Camp 1981 ve 1998 yıllarında yenilenmiş olup stadyumun resmi seyirci kapasitesi 98.722’dir. Stadyumun en çok ilgi çeken bölümlerinden biri kulübe ait anıların ve kupaların sergilendiği ve bir hediyelik eşya mağazasının da yer alığı iki katlı müzedir (Museu del FC. Barcelona).
Özellikle futbol tutkunlarının mutlaka görmesi gereken Museu del FC Barcelona’da futbol takımı hakkında birçok bilgiye ulaşabilir, eğlenceli vakit geçirebilirsiniz. Müzeyi gezmeye başlamadan önce dilerseniz yaklaşık 5€ karşılığında Audio Guide (sesli rehber) kiralayabilir, müzede yer alan objeler hakkında daha detaylı bilgilere erişebilirsiniz. Maalesef Audio Guide’da Türkçe dil seçeneği yer almıyor....
Hakkımızda
Derneğimiz Temmuz 2007 tarihinde birkaç gayretli Mersav bürokratı tarafından atılan temel üzerine inşa edildi. Şanlıurfa Bürokrasisinde çalışan seksen civarında Mersava ulaşıldı ve dernek oluşumu hakkında bilgi verildi. Tüm akrabalarımızın olaya olumlu baktığı anlaşılınca derneğin resmi oluşumu için girişimlerde bulunuldu ve derneğimiz 06/11/2007 tarihinde resmen kurulmuş oldu.
Hayır işleri yapmak herkesin yapabileceği bir iş değildir. İnsanların maddi varlığından muhtaç olanları faydalandırması kolay olmayan bir faaliyettir. Bu noktadan hareketle kendi bulunduğu durumdan akrabalarını da faydalandırmak gayesinde olan, kalbi muhabbet dolu, alnı ak Mersavi gençlerinin önünü tıkamak değil açmak gerek. Bu insanların hiçbir şeye ihtiyaçları yok; hepsi iş güç ve makam sahibi sahibidir.
Önce kendini değil, içinde yaşadığı toplumu düşünen Mersavi gençleri, ailelerinden hareketle önce akrabalarına, sonra tüm Urfa halkına ve genelde de ülke insanına tüm içtenliği ile hizmet etmek istiyor. Onlar istiyorlar ki kendilerini yetiştiren topluma karşı minnet borçlarını yerine getirsinler, ruh ve bedenen huzurlu olsunlar.
BİZ KİMİZ
Çalışmalarına eğitim ile başlamaları ayrıca takdir edilecek güzel yönleridir. MER-DER, aşiret olgusunu pekiştirip insanları çeşitli kalıplara hapsetmek için değil; çemberini genişleten ve diğer aşiret ve kesimlerden olan insanları da kucaklayıcıdır.


